Şeytani Örgüt İlluminati Nedir?


İlluminati'nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden oluşuyor. ''İç çember'' denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300 kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını yerine getiriyorlar. 10 kişilik ''bilge adamlar'' grubunda Fransa'dan, üç, ABD'den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ve Güney Afrika'dan birer üye bulunuyor.

1. BÖLÜM


Geçtiğimiz Mayıs ayında Amerika'da Bilderberg Grubu'nun yıllık toplantısı gerçekleştirildi. Bu toplantıyla birlikte söz konusu Gizli Dünya Devleti veya Dünya Derin Devleti konusu yeniden gündeme geldi. Ancak yapılan yorumlarda ağırlıklı olarak Bilderberg konusu öne çıktı. Oysa Bilderberg Grubu, yirminci yüzyıla damgasını vuran ve 21. yüzyılda da dünya üzerindeki sultasını daha da güçlendirme amacına yönelik yeni teoriler geliştiren karanlık ağın sadece bir organıdır.

Söz konusu karanlık ağla ilgili yorumlarda dikkat çeken bir şey de ağırlıklı olarak, emperyalizmin bu ağ üzerindeki etkisine ve rolüne dikkat çekilmesiyle yetinilmesidir. Bazı yorumcular, 20. yüzyılda hüküm süren emperyalizmin uluslararası siyonizmle ilgisine de dikkat çekiyorlar. Ama birçoklarında bu gerçek göz ardı ediliyor.

Siyonizm, 1897 Basel konferansıyla teşkilatlanmaya başlayan bir ideolojik oluşumdur. Yahudiler bu konferanstan önce de devlet yönetimleriyle irtibat kurarak birtakım siyasi oyunlar çeviriyorlardı. Ancak siyonist ideolojiye göre teşkilatlanmanın başlamasıyla birlikte bu işi tek merkezden ve daha organize bir şekilde yürütmeye başlamışlardır. Böylece güçlerini ve etkilerini daha da artırmışlardır.

Biz bu araştırmamızda siyonizm ve bu ideolojinin organik yapısı üzerinde durmayacağız. Ağırlıklı olarak yukarıda sözünü ettiğimiz Dünya Derin Devleti yahut Gizli Dünya Devleti, bu gizli devletin dünyanın her tarafına elini uzatan teşkilatları ve bu teşkilatlarla siyonistlerin irtibatları hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.


Karanlık Bir Şer Örgütü: İlluminati Şebekesi

Yukarıda sözünü ettiğimiz Bilderberg Grubu, Illuminati şebekesinin bir organıdır. Ancak Illuminati şebekesi 18. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkarken, Bilderberg Grubu 1954'te ortaya çıkmıştır. Yani arada 177 yıllık bir zaman farkı var.

Temelinde "aydınlanma, ruşenilik, vahdet-i vücud felsefesi" gibi muhtelif felsefi akımların etkisi olduğu iddia edilen İlluminati hareketi, 1 Mayıs 1776'da Adam Weishaupt tarafından Almanya'nın Bavyera eyaletinde kurulmuştur. Daha doğrusu o tarihte bir Illuminati örgütlenmesi ortaya çıkmıştır. Weishaupt, Ingolstadt Üniversitesi'nde hukuk profesörü iken masonik eğilimlere merak sarmış ve bir gizli örgüt kurmuştur. 1779'a gelindiğinde Illuminati örgütünün 54 üyesi bulunuyordu ve Bavyera eyaletinin dört şehrinde teşkilatlanmıştı. Örgüt üyeleri ağırlıklı olarak masonik kimlikleri öne çıkarıyorlardı.

Almanya'daki din adamlarının hemen tamamı Illuminati şebekesine düşmandı. Bunun sebebi elbette onun, hıristiyanların değerleriyle alay eden, bu değerlere iğrenç bir şekilde saldıran Tapınak Şövalyeleri'nin devamı olduğunun tahmin edilmesiydi. Ayrıca Illuminati üyeleri zaman zaman yönetimi de hedef alan yayınlar yapıyorlardı. Bu yüzden 1784'te teşkilatlarına bir polis baskını gerçekleştirildi ve birçok üyeleri göz altına alındı. 22 Haziran 1784 tarihinde de Bavyera Elektörü bir ferman yayınlayarak Illuminati örgütünü tamamen kapattı. Örgütün üyelerinin çoğu tutuklandı. Başta lider Weishaupt olmak üzere birçok üyesi de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Aynı ferman 1785 Ağustos'unda tekrarlandı ve böylece Bavyera'da sadece İlluminati değil, masonluk da silinmiş oldu.

Bavyera'da Illuminati ve masonluğun yasaklanmasının Avrupa ve Amerika'da ciddi bir etkisi oldu. Bayağı korku ve telaşa kapılan diğer ülkelerdeki masonlar kendilerine de yasak getirilmemesi için büyük bir gürültü kopardılar. Öyle ki ABD başkanı George Washington, tereddütlere kapılan Amerikalı masonlara güvence verme ihtiyacı duydu.

Bavyera'da yasaklanan Illuminati ve mason teşkilatları çok geçmeden yer altı örgütleriyle faaliyetlerini sürdürdü. Fakat bu kez Almanya dışına da uzanarak tüm Avrupa'da teşkilatlanmak için faaliyetlerini hızlandırmaya başladı. Örgütlenme çalışmalarını hızlandırmasında Johann Bode adlı bir masonun önemli katkıları oldu. Bazı kaynaklara göre Goethe, Mozart, Schiller ve Herder gibi birçok ünlü bu örgütün saflarına katılmışlardır.

Yeraltı teşkilatlarının yapılandırılmasında farklı isimler kullanıldı. Örneğin Fransız Devrim Kulübü ve Jacobin Kulübü Illuminati hareketinin devamını sağlamak için kurulmuş oluşumlardır. Bunlar asıl önemli faaliyetleri yer altından yürütüyor, ama masonluğun çok fazla murakabe altında olmadığı yerlerde salon toplantıları da düzenliyordu. Fakat bu toplantıları yine de halka açık değil, sadece üyelerin katılabildiği türden toplantılardı. Örneğin Jacobin Kulübü için tutulan salona 1300 üye katılıyordu. Tamamen üyelere mahsus ve gizli olarak düzenlenen bu toplantılara Fransa'nın en iyi eğitim görmüş ve en etkin kişileri katılırdı. Jacobin'lerin ideali, tüm kurumları ve krallığı ortadan kaldırarak adına "Yeni Dünya Düzeni" ya da "Evrensel Cumhuriyet" dedikleri bir düzen kurmaktı.

Illuminati, kelime olarak aydınlıkçılar veya aydınlananlar anlamına geliyor. Kök olarak İtalyanca'dır. Fransızca'da ışık anlamına gelen la lumière kelimesi de aynı kökten gelir. Birçok araştırmacının ortak tespitine göre fikri altyapısı ve temeli Tapınak Şövalyeleri'ne dayanıyor. Kuruluşundaki amacı Avrupa masonluğunu bir çatı altında birleştirmekti.


Illuminati'nin Temelini Oluşturan Tapınak Şövalyeleri

Illuminati şebekesinin fikri altyapısını oluşturan Tapınak Şövalyeleri orijinal adıyla "Tampliye Tarikatı" Haçlı seferleri sonrasında Kudüs'te kuruldu. Bu adı almalarının sebebi ise iddia edildiğine göre Kudüs kralının Süleyman mabedinin bulunduğunu ileri sürdükleri bölgeyi koruma görevini kendilerine vermesiymiş. Masonluğun da temel fikriyatını geliştiren Tapınak Şövalyeleri muhtelif adlarla varlığını sürdürmüştür. Bugün bu hareketin en çok tanınan kolu ise Sion Birliği'dir.

Sadece masonluğun değil siyonizm ideolojisinin fikriyatının geliştirilmesinde de rolleri olduğu bilinen Tapınak Şövalyeleri kısa zamanda büyük servetler elde etmişlerdir. Batı'nın yalnızca en büyük askeri gücü olmakla kalmayıp aynı zamanda en önemli tüccarları arasında ilk sıralarda yer aldılar. Tapınak Şövalyeleri hareketi bugünkü masonlar gibi gizliliğe büyük önem verirlerdi. İlginçtir ki Batı'ya ait olduğu sanılan bu örgütün mensupları Hz. İsa'yı yalancı peygamber olarak tanımlıyorlardı. Haça tükürmeyi, haçın üzerine basmayı ve hıristiyanların dini değerlerine hakaret etmeyi adeta kutsal fiiller addediyorlardı. Bunun sebebi ise asıl fikir babalarının ve organizatörlerinin yahudi kökenli olmasıydı.

Bir ara siyasi otoritelerinin zayıflaması sebebiyle hıristiyanların dini değerlerine hakaret ve saldırı suçlamalarıyla yargı önüne çıkarıldılar ve bazıları ölüme mahkum edildiler. Ama daha sonra saklanmayı yani yer altına çekilmeyi başararak varlıklarını sürdürdüler.

Birçok araştırmacının ortak tespitine göre masonluk hareketinin temelini de bu Tapınak Şövalyeleri hareketi oluşturur. Her iki hareketin aynı simgeleri kullanmaları bu yöndeki kanaati desteklemektedir. Ayrıca Tapınak Şövalyeleri'nin hıristiyanların dini değerlerine hakaretten dolayı yargılanmalarından sonra yer altına girmelerinin ardından masonluk örgütleriyle ortaya çıktıkları tahmin edilmektedir. Bu kanaati destekleyen muhtelif tarihi belgeler ve bilgiler de bulunmaktadır. Fakat mason kardeşler adıyla yeniden örgütlenirken biraz daha tedbirli hareket etmeyi tercih etmişlerdir. Bu kez hıristiyanların dini değerlerini aşağılayıcı tutum içine girmektense onları çok rahatsız etmeyecek hatta onların da kabul edebilecekleri bir fikri altyapı oluşturmaya özen göstermişlerdir. Ayrıca masonlukta gizliliğe önem vermiş, kendilerini çok fazla açığa vurmaktan sürekli kaçınmışlardır.

Tapınak Şövalyeleri, Mason Biraderler ve Illuminati Şebekesi, Hepsi Aynı Kaynaktan Beslenmiştir. Illuminati şebekesini oluşturanlar ise hem masonluk hem de Tapınak Şövalyeleri hareketi ile irtibatı olan kişilerdi. Tapınak Şövalyeleri, Mason Biraderler ve Illuminati Şebekesi'nin fikriyatlarını, tören biçimlerini, beyin yıkama metotlarını ve simgelerini bağımsız bir bakış açısıyla inceleyenler bunların hepsinin de aynı kaynaktan beslendikleri ve aynı amaca hizmet ettikleri üzerinde ittifak etmektedirler.

Illuminati şebekesinin Ortaçağ'daki siyonizm hareketi olarak nitelendirebileceğimiz Tapınak Şövalyeleri'nin diğer adıyla Tampliye tarikatının bir devamı olduğu konusunda fikir veren bazı bilgileri burada aktarmak istiyoruz:

Nesta H. Webster'in Secret Societies and Subversive Movements adlı çalışmasında ünlü büyücü ve okült uzmanı Cagliostro'nun Illuminati şebekesine katılması münasebetiyle düzenlenen tören hakkında şu notlar aktarılıyor: "İçi evrak dolu demir bir sandık açıldı. Töreni yöneten kişi sandıktan el yazması bir kitap aldı ve ilk sayfasını okudu: "Bizler, Tampliyelerin Büyük Üstadları..." sözlerini kanla yazılmış bir and izliyordu. Söz konusu bu kitap "İlluminizm"in aslında tüm monarşilere ve kiliseye karşı bir nifak olduğunu, ilk saldırının Fransa tahtına yöneleceğini ve Fransa'da krallığın çökertilmesinden sonra sıranın Roma'ya geleceğini belirtmekteydi."

Burada vurgulanan hususlar gerçekten üzerinde durulması gereken şeylerdir: Birinci olarak: El yazması kitabın bir sandıkta saklanması ve törende oradan çıkarılması işlemini ele alalım. Sandık yahudi literatüründe özel bir mânâ taşımaktadır. Yahudilerin bu konudaki dini anlayışlarına temel teşkil eden hadiseye Kur'an-ı Kerim'de de işaret edilir. Talut ve Calut kıssasında Talut'un komutanlığının ilahi bir hükme dayandığını bildirmek için o dönemin peygamberinin verdiği bilgi hakkında şöyle buyurulur:

"Peygamberleri onlara: "Onun hükümdarlığının belgesi, size, içinde Rabbinizden bir ferahlık ve Musa ailesiyle Harun ailesinin geriye bıraktıklarından arta kalanların bulunduğu ve meleklerin taşıdığı Tabut'un gelmesidir. Eğer iman ediyorsanız, bunda sizin için bir delil vardır" dedi." (Bakara, 2/248)

Burada tabut ile kastedilen bir sandıktır. Yahudiler bu sandığın bugün hâlâ dünyada dolaştığına inanırlar. O sandığın taşıdığı mânâyla irtibatlandırmak için de el yazması kutsal kitaplarını özel bir sandık içinde saklarlar. Dini törenlerinde kitaplarını bu sandıktan çıkarır, tören sonrasında yine özenle sandığa yerleştirirler.

İkinci olarak: Kanla yazılan and üzerinde durmak gerekir. Kan sembolü, siyonizmde ve bu ideolojinin temelini oluşturan dini literatürde sıkça kullanılan bir semboldür. Ancak kanla ilgili semboller genellikle gizli tutulur. (Necip el-Kiylani'nin Yahudinin Kanlı Böreği adıyla Türkçe'ye tercüme edilen tarihi ve belgesel romanında, siyonizmin temelini oluşturan dini literatürdeki "kan" kutsamasına işaret eden önemli bilgiler ve belgeler mevcuttur.)

Üzerinde durulması gereken üçüncü husus Illuminati'nin aslında kiliseye karşı olduğu hususudur. Tapınak Şövalyeleri de kiliseye karşı tavır alan ve hıristiyanların dini değerlerine hakaret eden bir hareketti. Ama bu konuda izledikleri tutum tepkilere yol açınca ve birçok idam cezasına kapı açan yargılamalara sebep olunca söz konusu tarikat yer altına çekilmiş, ardından farklı bir yüzle ortaya çıkmıştı. Fakat bu farklı yüzünde hıristiyanların değerlerini hedef alan, bu değerlere hakaret anlamı içeren tavırlar pek dışa yansıtılmıyordu. Gerçekte ise bu konuda değişen bir şey yoktu. Aradaki tek fark bu düşmanlığın artık bir "nifak"a dönüşmesiydi ki bu husus da yukarıdaki notta vurgulanmaktadır.

Dördüncü husus Illuminati'nin Avrupa'daki monarşilere karşı bir hareket olduğunun vurgulanmasıdır. Bu tutum özellikle entelektüel kesimin ilgi ve desteğinin kazanılmasının en önemli sebebiydi. Ne var ki entelektüel kesimde ortaya çıkan monarşi karşıtlığının Illuminati tarafından yönlendirilmesi, monarşik düzenlerin yerine geçecek yönetimlerin tek merkezden kontrol edilmesine ve bu kontrolün de Illuminati şebekesinin elinde olmasına fırsat verecekti.

İlk doğuş yeri olan Bavyera'da yasaklanmasından sonra ağırlık merkezini Fransa'ya taşıyan Illuminati hareketinin bu ülkedeki monarşik düzene karşı çalışmalara ağırlık vermesi dikkat çekmektedir. Daha önce de söz ettiğimiz üzere, Illuminati'nin bir devamı durumundaki Jacobin Kulübü'nün üyeleri monarşik düzeni yıkıp yerine Yeni Dünya Düzeni yahut Evrensel Cumhuriyet olarak adlandırdıkları yeni bir yönetim getirmeyi bir ideal olarak görüyorlardı. 1785'te Almanya'dan kovulan Illuminati'nin Fransa'da bu çalışmaları hızlandırmasının üzerinden çok fazla zaman geçmeden 1789'da Fransız Devrimi'nin gerçekleşmesi bir tesadüf olmasa gerek.

Fransız Devrimini hazırlayan sebepleri ve gelişmeleri incelediğimizde çok ilginç şeylerle karşılaşırız. Bakın William T. Still'in New World Order adlı eserinde ne deniyor:

"1789 yılının ilkbahar ve yaz aylarında İlluminatilerin tahıl piyasasında gerçekleştirdikleri manipulasyonlar sonucunda yapay bir buğday darlığı yaratıldı. Bu durum o denli geniş bir açlığa yol açtı ki, tüm ülke kısa zamanda ayaklandı. Olayların başını çeken kişi, Fransa Büyük Doğusu'nun Büyük Üstadı Orleans Dükü idi. İlluminatiler, halkın çektiği acıları bir araç olarak kullanarak yarattıkları huzursuz ortamın devrimci eylemlerine yararlı olacağını planlamışlardı. Gerçekten de, besin stoklarını bloke ederek ve Ulusal Meclis'te tüm reform girişimlerini engelleyerek, durumu iyice kötüleştirdiler ve halkı tam anlamıyla açlığa mahkum ettiler..."

14 Temmuz günü Bastille yağmalandı. Özgür bırakılan tutuklu sayısı yalnızca yedi idi. Fransız tarihçiler bugün, eylemin asıl amacının Bastille'i yıkmak ve tutukluları kurtarmak olmadığını belirtiyorlar. Asıl amaç Bastille'de saklanan barut ve silâhları ele geçirmekti. Böylece silâhlanan Jakobenler, 22 Temmuz gününden başlayarak o güne dek eşi görülmemiş ve titizlikle planlanmış bir ihtilâl girişimini sahneye koydular. Bu dönem tarihte "Büyük Korku" diye adlandırılacaktır...

Öncelikle tüm ülkede eşzamanlı bir panik duygusu yaratıldı. Köyden köye, kentten kente giden atlılar, yurttaşlara "haydutların!" yaklaşmakta olduğunu ve kendilerini korumak istiyorlarsa silâha sarılmaları gerektiğini bildirdiler. Ayrıca, tüm bu olayların sorumlularının malikânelerde ve şatolarda gizlendikleri, bizzat kralın buraları ateşe vermelerini buyurduğu yurttaşlara söylendi. Fransa kralına bağlı olan halk bu emirlere uydu. Artık alevlerin denetlenmesi imkansızdı, yağma ve yıkım sürerken, anarşi gittikçe yaygınlaşıyordu...

Paris sokakları teröre teslim olmuştu... 1793 Kasım'ında tüm Fransa'da rahiplerin öldürülmeye başlanması, dine karşı bir kampanyanın yürürlüğe girdiğini ortaya koyuyordu. Tüm mezarlıklara, İlluminatilerin ünlü sloganı olan "Ölüm Sonsuz Bir Uykudur" sözlerini içeren yazılar asılmaya başlandı. Paris'teki kiliselerde "Akıl Bayramları" adı altında eğlentiler düzenleniyor, fahişeler tanrıça gibi tahta çıkarılıyorlardı. Bu törenlerin bir adı da "Exoterion"du ve Weishaupt'un kaleme aldığı "Aşk Tanrıçasının Kutsanması" adlı bir şiiri örnek alıyorlardı...

Thomas Jefferson, üç yıl süren Fransa elçiliğinden 1791'de Amerika'ya geri döndüğünde, tüm bu kıyımı "ne güzel bir devrim" diye tanımlamış ve tüm dünyaya yayılmasını umut ettiğini yazmıştır. Jefferson, neredeyse tüm Fransa halkının Jakoben olduğuna inandığını açıklamıştır. Ona göre, bu büyük çoğunluk, ulusal iradeyi açıkça ortaya koymaktaydı...

1793 yılının sonlarına doğru, yeni devrim yönetimi sayıları yüz binlere ulaşan işsizlerle yüz yüze kaldı. Devrimin önderleri, sonradan bütün diktatörlerin taklit edeceği yeni bir "terör" projesini uygulamaya geçirdiler: Nüfus azaltılması

Amaç Fransa'nın yirmi beş milyona ulaşan nüfusunu on altı milyona indirmekti. Robespierre, nüfusun azaltılmasını kaçınılmaz buluyordu.

Nüfusun azaltılması ile görevli devrim komitesi üyeleri, gece gündüz harita başında her kentte kaç kellenin kopartılması gerektiğini hesaplıyorlardı. Devrim mahkemeleri kimlerin ölmesi gerektiğine karar veriyor ve sonu gelmez bir kurban sürüsü giyotinin yolunu tutuyordu. Yalnızca Nantes'de, bir gece içinde 500 kimsesiz çocuk kent mezbahasında öldürülüyor, 144 yoksul kadın nehre fırlatılıyordu."

Fransız Devrimi'nde masonların rolüne işaret amacıyla Nesta H. Webster de Secret Societies and Subversive Movements adlı eserinde şunları yazıyor: "1789 yılında krallığın yıkılması ile birlikte, 10 Ağustos gününden başlayarak üç renkli Fransız bayrağı devrimin kızıl bayrağı ile değiştirildi. "Yaşasın Kral Orleans" çığlıkları ile masonların "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" seslenişi sokakları kapladı."

İşte böyle bir devrim, dünyadaki kalabalık kitleleri yönlendiren medya organı tarafından yeni bir çağ açan, dünyayı demokrasi ile tanıştıran son derece önemli bir olay olarak lanse edilmiştir.


İlluminati Şebekesinde İhanetin Cezası Ölümdür

İlluminati adını ve üyelerini inanılmaz bir sır gibi saklayan ölümcül bir kuruluştur. Bugün hemen her ülkede mevcuttur. Özel eğitim, tören ve alt kültürlerden gelmeyenler İlluminati'ye kabul edilmezler. ABD başkanlarının pek çoğu İlluminati'den ya icazet alırlar ya da üyesidirler. İlluminati o kadar gizlidir ki, varlığından bile bahsedilmez. Bu gizli örgüte ihanet edenlerin cezası kayıtsız şartsız ölümdür. Illuminati'nin NATO ile veya Gladyo gibi yeraltı örgütleri ile de ilişkisi olduğu bilinmektedir. İnşallah bu ilişkiden ileride söz edeceğiz.


Irkçılığın Babası Cecil Rhodes ve Illuminati

19. yüzyılın ikinci yarısında Illuminati Şebekesi'nin en çok öne çıkan adı Cecil Rhodes adlı İngiliz siyasetçidir. Bu kişi Güney Afrika'yı tümüyle yerlilerin ellerinden alarak sömürgeciliğin kontrolüne sokan adamdır. Güney Afrika topraklarını aynı zamanda oldukça insafsızca yönetmiş ve çıkardığı fitnelerle yerli halktan pek çok insanın kırılmasına sebep olmuştur. Zaten Güney Afrika'yı sömürgecilerin kontrolüne sokmasındaki başarısı izlediği fitne politikalarından kaynaklanıyordu. İzlediği fitne politikasında seçtiği iki kabileyi birbirine düşürüyor, bu iki kabilenin fertleri iyice birbirlerini kırıncaya kadar hadisenin dışında kalmaya yahut bir yandan ateşin üzerine benzin dökmeye devam ediyordu. Her iki kabile de iyice zayıf düştükten sonra müdahale ediyor, "barış ve anlaşma" sağlama iddiasıyla her ikisini birden kontrolüne alıyordu. Bu amaçla: "Önce sorun çıkar, sonra çözüm öner" teorisini geliştirmişti. Irk ayrımı politikasının fikir babası da odur. Onun bu fikriyatı yüzünden Güney Afrika'nın yerlileri ve asıl sahipleri olan siyahlar yıllarca zulme, aşağılanmaya maruz kaldılar.

Rhodes, politik alanda bu oyunları çevirirken kendisi de Güney Afrika'nın bütün zenginliklerine kondu. Elmas kaynağı yönünden oldukça zengin olan Güney Afrika'nın elmas tarlalarını işleterek hayal edebileceğinin çok üstünde servete sahip oldu. Bugünkü Rhodesia adlı ülke de adını onun soyadından alır.

#İşte bu Rhodes, 19. yüzyılın sonuna doğru Londra'da oldukça etkili bir faaliyet merkezi oluşturan Illuminati şebekesini devreye soktu. Bu şebekenin amacı ise dünyayı tek merkezden yönetmek, dolaylı sömürgeciliğin çengeline takılan devletlerin yöneticilerini yetiştirmek ve onlar vasıtasıyla bütün dünyaya kumanda etmekti. Bu amaçla Rhodes Bursları adıyla geleceğin yöneticisi olacak üniversite öğrencilerine yardım ve onların murakabe edilmesi amacıyla bir organizasyon oluşturdu.

Rhodes bursuyla okuyan öğrenciler diğerlerinden bayağı farklı kabul ediliyordu. Çünkü onlar belli bir amaç için hazırlanıyordu. Onlar ülkelerine döndüklerinde yönetim, ekonomi ve medya alanında önemli noktalara yerleşebilmek için çalışacaklardı. Bunun yanı sıra gittikleri yerlerde Illuminati şebekesinin temsilcisi olarak çalışacaklardı. Illuminati şebekesi onları ülkelerine döndüklerinde kendi gayretleriyle baş başa bırakmayacak hedeflenen noktalara yerleşmeleri için gerekli irtibatları kuracak, bu amaçla siyasi baskı gücünü kullanacaktı. Illuminati şebekesi Rhodes burslarıyla okuyan üniversite öğrencileri için aynı zamanda bir beyin yıkama mekanizması olarak çalışıyordu. Onları belirlenen amaçlara hizmet etmelerini sağlayacak fikirlerle donatmak için çabalıyordu. Kendilerine dünya hesapları açısından parlak bir gelecek hazırlamak isteyenler için de Rhodes bursları sadece bir eğitim bursunun yani maddi yardımın temin edilmesinden ibaret değildi. Bunun çok çok ötesinde bir anlam taşıyordu. Bu yüzden maddi durumları iyi olan öğrenciler de bu Rhodes bursları organizasyonuyla irtibat kurmak için fırsatları değerlendiriyorlardı. Talep çok olduğu zaman da Rhodes burslarını koordine edenler açısından iş kolaylaşıyordu. Çünkü amaçlara uygun olanları seçme ve gerektiğinde aralarından eleme yapma imkanı doğuyordu.

Dünyadaki birçok önemli yönetici Rhodes burslarıyla üniversite tahsilini gerçekleştirmiştir. Bunlardan biri de ABD'de iki dönem başkan seçilen Bill Clinton'dur.

Cecil Rhodes, 1902'de ölürken tüm mal varlığının Rhodes bursları için kullanılmasını vasiyet etti.



2. BÖLÜM


(1) İslâm ile Paralellik

“Sufî tarihçi İdris Şah, İlluminati (Nurlananlar, Aydınlananlar) adını, Kur’an’da yer alan ve ışıldayan bir yıldızdan söz eden bir sûreye kadar geriye götürür.” (Robert Anton Wilson, Cosmic Trigger)

“İlluminati” terimi ilk kez 1492 yılında Menendez Pelayo isimli bir İspanyol yazar tarafından kullanılmıştır. Pelayo, bu terimden İspanya’da “Alumbrados” adıyla bilinen bir örgütü belirtemek için yararlanmıştır. “Alumbrados”ların, bilinmeyen bir kaynaktan gizli bilgiler elde ettikleri ve böylece üstün bir zekâ düzeyine ulaştıkları ileri sürülmüştür. Bu örgüt, 1623 yılında Engizisyonun fermanı ile mahkûm edilmiştir.”

“Kimi yazarlar, onbirinci yüzyılda Joachim de Floris tarafından kurulan “Illuminated Ones” (Aydınlanmışlar) isimli bir örgütün Hıristiyanlığın yoksulluk ve eşitlik öğretisini yaymaya çabaladığını ileri sürerler.” (William T. Still, New World Order)

“Onaltıncı yüzyılda Afganistan dağlarında, “Rûşenî” (aydınlık, parlaklık) adında pek güçlü bir gizli tarîkat doğdu.” (Arkon Daraul, Secret Societies)

“Bayezid Ensarî Pîr Rûşen” (1525-1580) Afganistan’da, “Vahdet-i Vücûd” (Varlık Birliği) felsefesini benimseyen Rûşenî tarikatını kurmuştur.” (Meydan Larousse)

“Bayazıd Ansarî Pîr Roşan, gençliğinde ehl-i sünnet mezhebine sıkı bir surette bağlı olduğu halde, gittikçe vahdet-i vücûd mesleğine kayarak, nihayet Allah’tan başka hiçbir şeyin bulunmadığı ikrarına vardı ve şeriatın ahkâmına ehemmiyet vermez oldu. Kendisinin “Pîr-i Kâmil” olduğunu ilan ederek, gösterdiği yolda gidecek olanların necata ereceklerini söyledi.” (İslâm Ansiklopedisi)

“Tarîkatin tarihinde sözü edilen ilk kişi Afganistan’lı Bayezıd Ansarî’dir. Bayezıd’ın soyunun doğrudan, Muhammed’in Mekke’den hicretine yardım eden Ensarîler’den (yardımcılar) geldiği ileri sürülmektedir. Kendi savunusuna göre, ataları bu hizmetleri sayesinde, dinsel gizemleri ve İbrahim’in Kâbe’yi inşa ettiği dönemden kalan ezoterik eğitimi edinme hakkına kavuşmuşlardır.”

“Kuzeybatı Pakistan’da bulunan Peşaver yakınlarında, Bayezıd küçük bir okul açarak, bildiği doğaüstü bilgileri özenle seçilen müritlerine aktarmaya başladı. Her aday, adına “halvet” (yalnızlık) denilen ve meditasyonla dolu bir deneme süresi geçiriyordu. Başarılı adaylar, bu sürenin sonunda, Yüce Varlık’tan yayılan “Aydınlığa” kavuşuyorlardı.”

“Tüccarlar ve askerler şeyhlerinin geçimine, giderleri yüksek askeri ve siyasi casusluk örgütüne cömertçe katkıda bulunuyorlardı. Bu başarılı dönemde, Bayezıd artık “genellikle inanılan tarzda bir ölümden sonrasının bulunmadığını, yaşam sona erince ne ceza ne de ödül olmayacağını, yalnızca dünya yaşamına hiç benzemeyen bir ruh durumuna girileceğini” vaaz etmeye başladı. Eğer, müritler ruhlarını tarîkate teslim ederlerse, dünyasal zevkleri tatmayı hep sürdürecekler, yiyip içip keyif süreceklerdi… ”Tarîkat dışında hiç bir bağlılığa gerek yoktur. Gizli işaretimizle kendini tanıtamayan herkesi öldürmek hakkımızdır.”

“Afganistan’da Rûşenî tarikatının son dini-askeri liderinin ölümünden kırk yıl sonra, aynı isimde bir örgüt (İlluminati’ler) Ingolstadt Üniversitesinde kilise yasası profesörü olan Adam Weishaupt tarafından Almanya’da kuruldu. Tarihlerin yakınlığı ve öğretilerin benzerliği, Bavyera’lı İlluminati’leri Afganistan’dakilere bağlamaktadır.” (Arkon Daraul, Secret Societies)

(2) Adam Weishaupt

“Gerçeğin baskılarına boyun eğip, kendini sınırlarına hapsetmektense, onsekizinci yüzyıl insanı hayaletlere sığınmayı yeğledi. Özlemlerini, sahtekârlar ve büyücülerin sunduğu mucizelerle tatmin etmeye kalkıştı. Maddeden kaçarak, kendi varoluşunu inkâr etti… Tüm bir kültür yerle bir oldu.” (A. Viatte, Les Sources Occultes du Romantisme: Illuminisme - Theosophie)

“Adam Weishaupt, Jean Jacques Rousseau gibi radikal fransız filozoflarının düşünceleri ile Hıristiyan karşıtı Maniciler’in öğretilerini birleştirdi. Weisthaupt, tüm Avrupa’yı dolaşıp kendine müritler arayan Kolmer adında kökeni belirsiz bir tüccar tarafından 1771 yılında Mısır okültizmi alanında eğitildi.” (William T. Still, New World Order)

“Parlak zekâ sahibi ve Cizvitlerce iktidarı ele geçirmek için gerekli komplo yöntemleri konusunda iyi eğitilmiş olan genç Weishaupt, dünyayı Roma’nın baskısından kurtacak bir örgüt kurmaya karar verdi. Bu örgüt, insanlığı Hermes’çi şehitlerin saf Hıristiyan imanına geri götürecekti. Weishaupt’un, yıllarca Mısır’da yaşamış ve Maniciliğin gizli sırlarını öğrenmiş olan Kolmer adında bir Alman tüccar tarafından aydınlatıldığı bilinmektedir. 1771 Yılında, Weishaupt adına “İlluminati (Aydınlananlar)” dediği kendi “Perfectibilis (Yetkinler)” örgütünü beş kişi ile oluşturdu. Kendilerini reformcu özgürlükçüler ve mutlak eşitliğin savaşçıları olarak nitelendiriyorlardı.” (Peter Tompkins, The Magic of the Obelisks)

“Ingolstadt Universitesi profesörü Adam Weishaupt, karşılıklı yardımlaşma, öğütler ve felsefi tartışmalar sayesinde erdemleri ve ahlâkı yükseltecek, dünyanın düzelmesi için gereken temeli atacak ve kötülüğün egemenliğine engel olacak bir örgüt tasarladı. Bu amaçlar örgütün adından anlaşılıyordu: “Perfectibilis (Yetkinler)”. Daha sonra bu adın yerine, tam karşılığı “entellektüel olarak esinlenmiş kişiler” olan “Illuminati” adı kullanılmaya başlandı. Pek az aerodinamik bilgisine sahip olmasına karşın uçmaya kalkışan ilk kişilerden biri olan Weishaupt’un karakterinde alçakgönüllülüğe hiç yer yoktu. Diğer bir çok girişimciler gibi, Weishaupt da hareketine ilk itici gücü verebilmek için Masonluğun yardımına gerek duydu ve gençlik yıllarında Cizvitlere bağlı olmasına rağmen, 1777 yılında bir Mason locasına girmeyi başardı… Ancak, Illuminati hareketine pek yarar sağlamayan bu atılım, Masonluğu oldukça kötü etkiledi…”

“Weishaupt’un Baron Von Knigge ile nasıl ilişki kurabildiği konusunda bilgimiz yok. Kuzey Almanya’da yaşayan bir soylu olan Von Knigge, 1773 yılında aydınlandıktan sonra Masonluğa pek ilgi göstermemişti… Weishaupt, 1780 yılında Marki de Costanzo’yu İlluminati örgütünü yaymak için kuzeye gönderdi. Belki de, Von Knigge örgüt ile ilk ilişkisini bu şekilde kurmuştur.”

“İlluminati projelerini öğrendikçe Von Knigge’nin hevesi artıyordu. Nihayet 1781'de Bavyera’ya gidip tüm bilgileri doğrudan öğrenmek için Weishaupt’un çağrısını kabul etti… Von Knigge, yalnızca tüm aydınlanma derecelerini tamamlamakla yetinmedi, aynı zamanda örgüte tutku ile bağlanarak yaygınlaşmasına çabaladı. Önde gelen masonlardan J. C. Bode’yi kendi yardımcısı olarak örgüte soktu. İlluminati’ler kısa zamanda pek popüler oldu ve Almanya’nın en iyi, ama bazan da en kötü kişilerini bünyesinde toplamaya başladı. Üye sayısı iki bine ulaştığında, örgüt Fransa, Belçika, Danimarka, Polonya, Macaristan ve İtalya’ya yayılmıştı.” (Henry Wilson Coil, Coil’s Masonic Encyclopedia)

“İlluminati, 1779 yılında, çoğu genç soylulardan ve din adamlarından oluşan 54 kişilik bir örgüttü ve dört Bavyera kentinde kolları vardı. Ancak, Katolik Bavyera’da ütopik amaçlarına doğrudan ulaşma olanağını bulamayacağını anlayan Weishaupt, önceden kurulmuş bir örgütü, Masonluğu perde olarak kullanmaya karar verdi… Bundan sonra, Johann Bode adında bir masonun da yardımı ile örgüt hızla gelişti ve Güney Almanya ve Avusturya’dan sonra Fransa ve Kuzey İtalya’ya yayıldı. Goethe, Mozart, Schiller ve Herder gibi entellektüelleri saflarına çekti.” (Peter Tompkins, The Magic of Obelisks)

“İlluminati, gizliliğe aşırı önem veren bir örgüttü. Üyeleri ve toplantı yerlerini klâsik adlardan oluşan kodlarla belirlemişlerdi; örneğin, Weisthaupt’un kod adı Spartakus, Von Knigge’ninki Philo idi, Eleusis şifresi merkez olan Ingolstadt’ı, Mısır ise Avusturya’yı belirtmekteydi. Tarihler de bir tür şifreleme ile belirleniyordu.” (Henry Wilson Coil, Coil’s Masonic Encyclopedia)

“Thomas Jefferson, İlluminati’leri gayretle savunuyor ve Weishaupt’u hevesli bir hayırsever olarak tanıtıyordu.” (William T. Still, New World Order)

“Weishupt, devlet ve kilise baskısı altında yaşadığı için, hem saf ahlâkın ilkelerini, hem de iletişimde gizliliğin gereğini iyi biliyordu. Tüm bunlar onun düşüncelerine gizemli bir hava vermekteydi… Eğer Weishaupt burada olsaydı ve insanları daha akıllı ve erdemli kılma çabalarının egemen olduğu bu ortamda yazsaydı, amaçlarına ulaşmak için herhangi bir gizli düzene gerek duymayacaktı.” (Thomas Jefferson)

“Sonunda İlluminati’ler iç ve dış huzursuzluklar ile kuşatıldılar. Weishaput, Von Knigge’nin hazırladığı ritüellerde yalnışlıklar buldu ve düzeltilmesini buyurdu. Bunun üzerine, canı sıkılan Von Knigge 1784 yılında örgütten istifa etti. Cizvitler başından beri örgütle mücadele ediyorlardı, neredeyse tüm din adamları İlluminati’lerin düşmanıydı ve öylesine yoğun bir çaba gösterdiler ki, Bavyera Elektörü 22 Haziran 1784 tarihli bir ferman ile örgütü kapattı. Üyelerin büyük kısmı tutuklandı ve Weishaupt dahil diğer bir kısmı da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı… Aynı ferman 1785 Ağustos’unda da yinelendi… Yalnızca İlluminati örgütü değil, Masonluk da Bavyera’da böylelikle silindi ve bir daha asla eski durumlarına kavuşamadılar. 18. Yüz yılın sonunda, İlluminati’ler tümüyle yok olmuşlardı.” (Henry Wilson Coil, Coil’s Masonic Encyclopedia)

“1785 Yılında Bavyera’da İlluminati örgütünün kapatılması, etkileri New England’a kadar ulaşan, öylesine büyük bir velvele yarattı ki, George Washington kuşku içinde kalan Amerikalı masonlara teselli verme gereğini hissetti.”

“Gerçekten de İlluminati’ler, istemeden de olsa, çağdaş komplo kuramlarının doğması için bir fırsat yaratmış oldular. Toplum için oluşturdukları ileri sürülen tehlike aşırı abartıldı ve İlluminati’lere karşı bir yayın salgını başladı. Gizliliğe verdikleri önem, önemli kamu görevlilerini üye yapmak için gösterdikleri ısrarlı çabalar, bir kaç yüksek dereceli üyenin dışında gerçek toplumsal amaçlarını saklamaları İlluminatileri yalnızca Alman muhafazakârları için değil, tüm Avrupa kamuoyu gözünde umacı durumuna getirdi. Dört yıl sonra Fransız Devrimi başladığında, Bavyera’lı İlluminati’ler hakkındaki mitler, merkezinde Tampliyeler’in bulunduğu daha kapsamlı ve geniş bir komplo kuramına dönüştü.” (Peter Partner, The Murdered Magicians)

“Günümüzde “komplo kuramı” adı verilen yaklaşım, İlluminatiler’i suçlayan ve pek uzun bir komplocular listesi ile bağlantıda olduklarını iddia eden makaleler, broşürler ve kitaplar dalgasının bir ürünüdür. İlluminatilere yöneltilen suçlamaların boyutu, aleyhlerinde yazılmış bir kitabın adından kolaylıkla anlaşılabilir: “Avrupa’nın Tüm Hükümetlerine ve Dinlerine Karşı Komplonun Kanıtları: Masonların, İlluminatiler’in ve Okuma Derneklerinin Toplantıları”… İlk olarak 1800'lerde çıkan bu kitap, 1967 yılında John Birch Yayınevi tarafından bir kez daha yayınlandı ve İlluminatiler bugün için de açık ve güncel bir tehlike olarak nitelendiler.”



3. BÖLÜM


İlluminati'nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden oluşuyor. "İç çember" denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300 kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını yerine getiriyorlar. 10 kişilik "bilge adamlar" grubunda Fransa'dan, üç, ABD'den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ve Güney Afrika'dan birer üye bulunuyor. Yazar, burada Fransa'nın üç üyelikle ilk sırada yer almasının yanıltığı olduğunu, Kanada'nın bir üyesinin de ABD'nin üçüncü adamını tamamladığını belirtiyor.


Hedef tek dünya devleti kurmak

"İç çember" üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafatası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri üyesi olmaları. İlluminati Komplosu'nun hedefi, başkenti Kudüs olan bir dünya devleti kurmak.


İlluminati nasıl çalışıyor?

Yılda bir kez biraraya gelen İlluminati üyeleri, hedefledikleri dünya devletini kurmak için planlar yapıyorlar. Bu planların içinde çeşitli ülkelerde ekonomik krizler çıkararak, ülkeleri sömürmek, savaşlar çıkarmak, "Daha Fazla Savaş" ilkeleri gereği savaşların sürekliliğini sağlamak, çeşitli hastalıklar icat etmek, (AIDS ve HIV'in ABD'deki askeri araştırma laboratuvarlarından dünyaya yayıldığı iddia ediliyor.) nüfus azaltıcı çalışmalar yapmak, etnik temizliği desteklemek ve 11 Eylül örneğinde olduğu gibi terör yaratarak, "anti-terör yasaları" çıkarmak.. İlluminatı'nın ilkelerinden en önemlisi "Kaostan kaynaklanan düzen". İlluminati, kendi düzenini çıkarmak için sürekli kaos yaratmak zorunda.

Başını, asırlardır küresel tefecilikle geçinen ve bu yolla trilyon dolar mertebesinde bir servete erişen Rothschild ailesinin çektiği (ki bu öyle böyle bir aile degildir, herkesin ABD Merkez Bankası sandığı Federal Reserve Bank dahi bu aileye aittir ve I. ve II. Dünya Savaşlarında ülkelere borç vermişlerdir.) bir grup ultra zengin insanın; dünyada tek bir yönetim yapılanmasını, tek bir para birimini, tek bir kanunu, tek bir dini öngören ve bu uğurda çalışan örgütü başa getirmektir.. Çok çetrefilli bir yapılanması vardır ve toplum mühendisliği konusunda gerçekten 'aşmış' bir örgüttür.

Amerikan doları üzerindeki piramit ve gözden oluşan tasvir aynı zamanda bu örgütü temsil eder. Zaten Amerikan dolarını da Rothschild ailesinin sahibi olduğu Federal Reserve Bank basmakta ve faiz karşılığı (evet yanlış okumadınız) Amerikan hükümeti hazinesine vermektedir. Ne garip bir tesadüftür ki, gerçek bir Merkez Bankası kurmayı önererek bu bankayı by-pass etmeye kalkan John F. Kennedy suikaste kurban gitmiş ve 5 ay sonra durum eskiye döndürülmüştür. Dünyanın olay adamı, ünlü spekülatör George Soros'un aslında perdenin arkasındaki bu amcaların maymunu olduğu rivayetleri vardır. (İnceleyiniz: JP Morgan Bank)

Yine çok ilginç bir iddaadır ki: Milletimizin belini büken 2001 krizi bu örgütün İstanbul Borsasındaki milyarlarca dolarını yurtdışına çekmesiyle patlak vermiştir.

Yeni araştırmacıların, Illuminati şebekesinin ilk bölümlerinden biri olarak keşfettiği kısmı da, Yuvarlak Masa isimli İngiliz-asıllı gizli örgüte bağlanan organizasyonlar grubudur. Bu grup, Bilderberg Grubu, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu, Dış İlişkiler Konseyi, Üçlü Komisyon, ve Roma Klubü isimli organizasyonlardan oluşmaktadır. Bu şebeke, Illuminati’yi en güçlü şekilde ifade edebilecek olan şebeke değildir. Illuminati ağı içerisinde birçok seçkin grup vardır, fakat bu “Yuvarlak Masa” organizasyonları, Illuminati Planı’nın gündelik politik, ekonomik, iş dünyası, ordu (özellikle NATO), eğitim ve diğer tüm alanlardaki beyin yıkamalarında anahtar rolü oynamaktadır.

Yuvarlak Masa (Illuminati’nin faal merkezi), 19. yüzyılın son zamanlarında Londra’da yaratılmıştı. İlk resmi lideri, Güney Amerika’yı acımasızca idare etmiş olan ve bu toprakları siyah insanların elinden alan, Cecil Rhodes idi. Teoriye göre, şu anda siyah insanlar Afrika’daki politik kontrolü ellerinde bulundurmalarına rağmen, esas kararlar, hâlâ daha, siyah başkan ve lider kuklaları aracılığı ile Avrupalı ve Amerikalı seçkinler tarafından verilmektedir. “Bağımsızlık” bir hayaldir.

Rhodes, bir kabileyi diğer kabileye karşı oynatmıştı ta ki tümü birbirlerini savaşta yokedene ve böylece Rhodes ve İngiliz’in yönetimi devralmasını sağlayana dek. Bu, hâlâ daha, günümüzde Afrika’da sürmekte olan çatışmalarda aynen olmaktadır…

Rhodes, Yuvarlak Masa’nın amacının İngiltere tarafından (İngiltere merkezli Illuminati tarafından) kontrol edilen bir Dünya Hükümeti kurmak olduğunu söylemişti.

1902’de öldüğünde, parasını, kendi vasiyeti üzerine, “Rhodes Bursları” parasal kaynağını oluşturmaya bırakmıştı. “Rhodes Bursları”, dış ülkelerden gelen öğrencilerin Oxford Üniversitesi’nde -Illuminati’nin “eğitimsel” beyin-yıkama merkezinde- eğitim görebilmeleri için onların masraflarını karşılayan bir programdır. Ülkelerine dönüp de politika, ekonomi ve medya gücünü elinde tutan konumlara yerleşen “Rhodes Mezunları” ile diğer genel öğrenci nüfusu arasında dağlar kadar fark vardır. Onlar, Illuminati temsilcileri olarak görev yaparlar. Bugün, dünyadaki en meşhur Rhodes Mezunu, eski Amerika Başkanı Bill Clinton’dur.

Fakat, Rhodes Yuvarlak Masa’nın resmi öncüsü olmasına rağmen, esas sermayeyi sağlayan ve kontrol edenler, birçok global komplonun merkezinde yer almış olan bankacılık hanedanı Rothschild Ailesi idi. Bu Yahudi-karşıtı bir işaret değildir çünkü Rothschildlar Yahudi olduklarını iddia etmektedirler. Yahudi insanları herkesten fazla sömüren ve onların beynini yıkayan da Rothschildlar’dan başkası değildir!

Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında, Yuvarlak Masa’nın ABD ve İngiltere’deki gizli seçkinleri, kendi hükümetlerinin savaş konseylerindeki başrole sahip kişilerdi.. Belgelerle de ispatlanabileceği gibi, bu kişiler global çatışmaya yol açacak olayları yaratmak için beraber çalışmışlardı. Problemi-yarat-sonra-çözümü-sun teknikleri sayesinde, global statükoyu bu savaşla yoketmek ve böylece dünyayı, savaş bittikten sonra, kendi Planlarının öngördüğü imaja göre yeniden çizme şansını yakalamak istiyorlardı. Ve bunu da aynen yaptılar. Savaştan sonra, dünyadaki güç, savaştan öncesine göre, daha da az birkaç kişinin eline verilmiş ve indirgenmişti, ve bunu yine kendilerinin yarattığı İkinci Dünya Savaşı ile de daha öteye götürüp geliştirdiler. Bu durum, bugüne dek sürdü, ve aslında, her geçen dakika daha da hız kazanmaktadır.

1919 yılında, Paris yakınlarında, Versailles Barış Konferansı’nda biraraya gelen Amerika ve İngiltere’den Yuvarlak Masa’nın seçkinleri, Alfred Milner, Edward Mandel House, ve Bernard Baruch gibi şahıslar, kendi ülkelerini temsilen toplantılara atandılar ve aslında kendilerinin yarattığı savaşın sonucu olarak, dünyanın nasıl değişeceğini karar vermeye başladılar. Almanya’yı ödenilmesi imkansız tazminatlara tabi tuttular, ve böylece savaş-öncesi Weimar Cumhuriyeti’nin, inanılmaz bir ekonomik çöküntü arasında, kalıp yıkılmasını garanti altına aldılar. Tüm bunların getirdiği sonuç ise “gayet rastlantısal” olarak Hitler’in gücü eline geçirmesi oldu.

Ayrıca, Illuminati’nin Yuvarlak Masa üyeleri, Paris’te Hotel Majestic’teyken, Bilderberg(Bil) -Dış İlişkiler Konseyi (DİK) -Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu (KUİK) -Üçlü Komisyon (ÜK) şebekesini oluşturma işlemlerine başladılar. Buna ek olarak, Versailles’da karar verdiler ki Filistin’de bir Yahudi anavatanının yaratılmasını destekleyeceklerdi. Bu üyelerin her biri ya Rothschild soyundan gelmekteydi ya da onlar tarafından kontrol edilmekteydi.

Versailles Barış Konferansı’ndaki, Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, Rothschild klonları ve ABD Yuvarlak Masa öncüleri Colonel House ve Bernard Baruch tarafından “önerilmişti”; İngiltere Başbakanı Lloyd George, Rothschild çalışanı ve Yuvarlak Masa lideri Alfred Milner ve Rothschild hanedanının kurucusu Mayer Amschel Rothschild’ın torunu Sir Phillip Sassoon tarafından “önerilmişti”; Fransız lider Georges Clemenceau, gerçek ismi Jeroboam Rothschild olan kendi İçişleri Bakanı Georges Mandel tarafından “önerilmişti”.

Hotel Majestic’teki gizli toplantılarının sonucu olarak, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu Londra’da 1920 yılında, Dış İlişkiler Konseyi 1921 yılında, ve bunları takip eden Bilderberg Grubu (1954), Roma Klubü (1968) ve Üçlü Komisyon (1973) kuruldu. Tüm bu organizasyonlar, Rothschild’lar, Rockefeller’ler ve Illuminati’nin daha yüksek güçlerine çalışan Henry Kissinger gibi önde gelen beyin-yıkayıcılar tarafından idare edildi ve edilmektedir.

Bu organizasyonların, üyeleri arasında global politika, iş dünyası, bankacılık, medya, eğitim ve diğer alanlardaki en yüksek mevkili insanlar bulunmaktadır. Bunlar, görünüşte bağlantısız ülkeler, politik partiler ve kuruluşlar aracılığı ile, halkların bilgisi dışında, ayni global siyasetleri, planlı bir şekilde düzenleyen kanallardır. Malta Şövalyeleri, Masonlar gibi diğer gizli örgütlerin yüksek konumları da, bu Yuvarlak Masa ağına bağlanır. İşte illuminati hanedanlığı üyeleri;

1. Whitney Ailesi ( yerlesim 1635, Watertown, Massachusets),
2. Perkins Ailesi ( yerlesim 1631, Boston Mass.),
3. Stimson Ailesi (yerlesim 1635, Watertown, Mass.),
4. Taft Ailesi (y. 1679, Braintree, Mass),
5. Wasdworth Ailesi (y. 1632, Newtown, Mass.),
6. Gilman Ailesi (y. 1638, Hingham, Mass.),
7. Payne Ailesi (Standard Petrolün sahibi),
8. Davison Ailesi (J. P. Morgan ve sirketinin sahibi, her iki dünya savasinda da etkili olmuslar ve büyük paralar kazanmışlardır),
9. Pillsburr Ailesi (Un ticareti),
10. Sloane Ailesi (Ticaret ve parekende satışın dev ismi),
11. Weyerhauser Ailesi (Kereste ve orman ürünleri tröstü),
12. Harriman Ailesi (Demiryolu Kralları),
13. Rockefeller Ailesi (Standard petrol, Chase Manhatten Bank ve binlerce sirketin sahibi CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderbergin başındaki aile),
14. Lord Ailesi (y. 1635, Cambridge, Mass.),
15. Bundy Ailesi (y. 1635, Boston, Mass.),
16. Phelps Ailesi (y. 1630 Dorchester, Mass.),
Bush aileleri (Baba Bush CIA ve ABD başkanı, oğul Bush bu örgütlerin bir entrikasıyla ABD başkanlığına getirildi, her ikisi de SBS üyesi).

SBS toplumdaki hemen her yapıya girmiştir. Bunların içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, Medya, İs ve Endüstri, Federal Banka sistemi, Kanun yapıcı kurullar, Mahkemeler v.b. vardır. SBS'nin temel ideolojisi Anglo Sakson ve Protestan beyazların dünyadaki hakimiyetini sağlamaktır; ideolojisi oldukça faşistir ve her iki dünya savaşında da bu cemiyet çok önemli roller oynamıştır. Bohemian Grove ve CFR ile birlikte Skulls and Bones Society Yeni Dünya Düzeni'nin yaratıcısıdır.

NOT: Bu hanedanlığın üyelerinin sayıları 10 veya 13 veya 15'tir; ama kesin bir sayı söylenememektedir.

1. Hükümetleri ve diğer resmi görevlerdeki insanları kontrol altına almak için para ve zaten büyük bir eğilim arzeden seks ticareti kullanılacak.
2. Illuminati bu amaca yönelik Dünya'nın her yerinde başarılı ve üstün yetenekli öğrenciler yetiştirmek için kolej ve üniversiteler açacak.
3. Teşkilat içinde başarılı isimler hükümetlere, dini ve mali kurumlar içine yerleştirilecek ve ajan olarak kullanılacak.
4. Son derece etkili medya kurumları kuracak ve sorunların çözümleri için tüm Dünya'da tek bir devletin gerekliliğine ikna edecek.
5. Bu noktada son aşamaya gelinecek, her türlü silah ve asker kullanılarak, tüm ulusal devletlere meydan okunacak ve halklar sadece Illuminati tarafından kontrol edilen bir iktidarın denetimine girene dek savaşılacak. (Masonların teşkilatına ihtiyaç vardı. En etkili isimleriyle temasa geçilecek ve localarında yer açılacak.)
6. Katolik mezhep içine sızılacak ve yok edilecek.

(Çünkü Papa'nın etki alanında en az 1 milyar var, Dünya'da onun kadar etkili kimse yok.)

(Vatikan'a KGB ajanlarıyla sızıldı ve bazı kardinallere önce yardımcılarını şantaj yoluyla kafesleyip ulaşıldı ve Papa suikastlerinin üstünü örttürecek kadar kullanıldılar. Kiminiyse Venedik'ten şaibeli yolla alınan Vatikan Bankası yoluyla.)

(Bu arada SSCB'yi ve KGB'yi başından beri kukla gibi kullanan yine Illuminati'ydi. Yani "Soğuk Savaş" tam bir tavşana kaç, tazıya tut tiyatrosuydu.)

(KGB siyasi, kültürel, mali, dini konularda istihbarat sağlarken, onun alt birimi GRU bu amaçlar için Askeri istihbaratta uzmanlaşmıştı. GRU'da herkes kitle imha silahları konusunda uzmandı ve günü geldiğinde herkes elinde bir çantayla bir nükleer bomba olacaktı. Onun da alt birimi Spetnas nokta operasyonları işine bakıyordu.)

(Aynı tarihlerde ABD Başkanı olan Franklin Roosevelt 1932'de Doların üzerine Illuminati'nin sembolü meşhur tamamlanmamış piramidi koydurttu.)


Yuvarlak Masa Teorisi

Illuminati şebekesinin temel amacı bütün dünyayı tek merkezden yönetebilmek için eli her tarafa uzanabilen bir ağ oluşturmaktı. Fakat bunun gerçekleşmesi için birbirleriyle irtibatlı birtakım alt mekanizmaların oluşturulmasına ihtiyaç vardı. İşte bundan dolayı bir Yuvarlak Masa (The Round Table) teorisi geliştirildi. Bu teoriye göre şekillendirilecek organlar, üstlendikleri görevlere göre kendi aralarında bir irtibat ağı kuracak, bilgi alış verişinde bulunacak ve dünya ülkelerini yönlendirecek politikalar geliştireceklerdi. Yuvarlak Masa organlarının elemanları kendi ülkelerinde etkili kişiler olacaklardı.

Yuvarlak Masa teorisi ilk olarak 1877'de John D. Rockefeller, Cecil Rhodes, John P. Morgan, Andrew Carnegie ve Mayer A. Rothschild'dan oluşan beşli tarafından ortaya atılmıştır. Bunların hepsi de Illuminati şebekesinin üyeleriydi ve üçü yani Rockefeller, Morgan ve Rothshild yahudi kökenliydi.


Yuvarlak Masa ve Birinci Dünya Savaşı

Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleri, Birinci Dünya Savaşı öncesinde ülkelerindeki savaş komitelerinde önemli görevler üstlenmişlerdi. Bu kişiler siyaset sahnesinde, birbirlerine zıt ülkeleri temsil ediyor, ama Yuvarlak Masa'da bir araya gelebiliyorlardı. Bu kişilerin savaşın şartlarını ve sebeplerini kendi elleriyle hazırladıkları, Birinci Dünya Savaşı'nın arkasında duran gerçeklerin altını kurcalama zahmetine katlanan araştırmacıların dikkatinden kaçmamıştır. Bu kişiler savaş esnasında da ülkelerinin savaş komitelerindeki üst görevlerini sürdürmüşlerdir.

Savaş sonrasında ortaya çıkan şartlar Illuminati şebekesinin hesap ve planlarına daha da uygundu. Savaşın ateşini yakan ve dört yıl boyunca üzerine gaz döken Yuvarlak Masa üyeleri, 1919'da Fransa'nın başkenti Paris yakınlarında Versailles Barış Konferansı'nda bir araya gelmiş ve savaş sonrası şartlarda dünyaya nasıl şekil verebileceklerini tartışıyorlardı. Bu toplantıda bir araya gelen Alfred Milner, Edward Mandel ve Bernard Baruch, Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleriydi ve zaten kendilerinin çıkardığı savaşın ortaya çıkardığı şartları değerlendirme konusunda görüş alış verişinde bulunuyorlardı. Bunlardan Alfred Milner, Yuvarlak Masa'nın lideriydi. Konferansa katılanların birçoğu, daha önce sözünü ettiğimiz ünlü banka hanedanı Rothschild ailesinin fertleri tarafından önerilmişti. Bu ailenin Yahudi azınlığa mensup olduğunu daha önce belirtmiştik.

Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasıyla ilgili politikaların geliştirilmesinde karanlık gizli örgütlerin önemli rolü olmuştur. Versailles Barış Konferansı'nda alınan kararların arasında da Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması vardı....

İlluminati'nin Dereceleri

1. Çırak,
2. Kalfa,
3. Usta,
4. Gizli (Hafi) Usta,
5. Kamil Usta,
6. Sır katibi,
7. Nazır Hakim,
8. Bina Emini,
9. Dokuzlar Müntahibi,
10. Onbeşler müntahibi,
11. Onikiler müntahibi,
12. Usta Mimarlar,
13. Royal Architekt de Salodon,
14. Müntahibi Kamil,
15. Şark Şövalyesi,
16. Kudüs Prensi,
17. Şark ve Garp Şövalyesi,
18. Salib verdi Şövalyesi,
19. Alî (Yüce) İskoçyalı,
20. Mehafili Muhtereme Üstadı,
21. Prusya Şövalyesi,
22. Lübnan Prensi,
23. Sanduka-i Esrar Reisi,
24. Tunç Yılan Şövalyesi,
25. İskoçyalı Papaz,
26. Mabed Şövalyesi,
27. Güneş Şövalyesi,
28. Sent Andre İskoç Şövalyesi,
29. Kadüsen Şövalyesi,
30. Müfettişi Azam,
31. Sırrı Hafi Prensi,
32. HAKİM MÜFETTİŞ UMUMİ AZAMI.

Bu dereceleri kazanırken takip edilen zaman:

1 : 2 Beş Ay
2: 3 Yedi Ay
3. 4 Dokuz ay
1. 5 Üç ay
5 : 9 Üç Ay
9: 14 Beş Ay
14: 15 Üç Ay
15: 17 Üç Ay
17: 18 Yedi Ay
18: 22 Beş Ay
22: 27 Yedi Ay
27: 29 Beş Ay
29: 30 Yedi Ay
30: 31 beş Ay
31: 32 Yedi Ay ki,

Toplam 7 Sene (81 Ay).

Bir de derecelenmenin sıralamasına bakarsak; bu 33. derece arasında Türkiye’de sadece “15” derece olduğunu görürüz. Altıdan dokuza, dokuzdan on dört’e kadar derece yoktur, boş bırakılmıştır! On dört, On dokuz, Yirmi ve Yirmi bir yoktur. Yirmi ikiden Yirmi Yedinci’ye kadar yoktur. Yirmi sekiz, Yirmi dokuz yoktur.



4. BÖLÜM


GELMİŞ GEÇMIŞ EN BÜYÜK YERALTI ÖRGÜTÜ

İlluminati… Kimilerine göre komplo teorisi… Kimilerine göre ise dünyayı yöneten güç… Ve "Liderini adını verirsem sizi de beni de yaşatmazlar" diyen yazarlar, dünyanın en eski ve en tehlikeli yeraltı örgütü. Yüzyıllar boyu dünyanın pek çok ülkesinde değişik isimlerle ortaya çıkmışlar. Avrupa'nın birçok ülkesinde, Amerika'da, hatta Türkiye'de bile… Zaman zaman seri cinayetler işleyen, ancak düşünsel anlamda da önemli fikirler ortaya koyan bu örgütü daha iyi anlamak için, gelin üzerine biraz büyüteç tutalım…

İlluminati, "aydınlanmış" demek. Bu kelime ilk kez 1492'de, İspanya'dan Yahudilerin ve Müslümanların çıkartılması sırasında duyulmuş. Bu kişilere "aydınlanmış kişiler" denmiş. Örgütün resmi kuruluş tarihi ise 1776. Adam Weishaupt adında 28 yaşında bir hukuk profesörü tarafından, Bavyera'da bir Alman teşkilatı olarak ortaya çıkmış. İlluminati'nin idealleri arasında, insanların inançları ve yaşam biçimleri üzerine ipotek koyan bir dine ve onun yaygın örgütlenmesi olan Kilise'ye hiçbir biçimde yer yok. Hatta, ülkeler ve sınırların varlığı da dışlanmakta, tek bir "uluslararası insan kardeşliği"nin altı çizilmekte.

İlluminati için, Da Vinci Şifresi'nde de sık sık adı geçen Gül ve Haç Tarikatı'nın bir alt kolu diyebiliriz. Bu tarikatın bir operatif tarafı var, bir de spekülatif tarafı… Operatif kolu icraata dayalı… Suikastler yapan, adam öldüren bu kol.


DOLAR'DAKI İLLUMİNATİ

ABD dolarının arka yüzünde gördüğünüz "Piramitin içindeki göz"ün, İlluminati örgütünün amblemi olduğunu biliyor muydunuz? "Her yerde sizi gözlüyoruz" der…

Piramitin üstünde Roma rakamlarıyla yazan 1776, İlluminati'nin kuruluş yılıdır. "Novus Ordo Seclorum" ise "Yeni Dünya Düzeni" demektir.


KURULUŞ AMAÇLARI NEYDİ?

Tarikatın spekülatif kısmına bakarsak… Özellikle Vatikan'a karşıydılar. Pagan geleneğe bağlıydılar, İlluminati, tarih boyunca iki büyük teşkilatın ortasında yer aldı: Bir yandan Gül ve Haç, diğer yandan Mason Teşkilatı.

İlk yıllarında; bir "entelektüeller kulübü" olmaktan öteye gidemeyen İlluminati, yıllar ilerledikçe Baron Adolf Vön Kntgge ile işbirliği yaparak (1778) saflarına Mason localarını da katmaya başlar. Birçok akademisyen, tüccar, entelektüel teşkilata katılır. Kimisi dinsel, kimisi ticari, kimisi ise düşünce özgürlüğü fikrine tav olur. Kurucuları arasında Goethe gibi "krema tabakasından" insanların olduğu gizemli örgüt artık çok güçlü ve etkin bir hale gelmiştir.

1782'de Masonların spekülatif kısmı bir kongre toplayıp bu örgütün çok tehlikeli olduğunu, amaçları arasında kiliseyi, papayı, kralları yok etmek olduğunu tartışır. Gerçekten de İlluminati'nin amacı Cumhuriyet ilan etmektir. Hedefe ulaşmak için ordu komutanını, gerekirse kralı bile öldürmeyi seçmiş, Cumhuriyet sevdalılarıdır bunlar, ilk ulus - devlet girişimleri de diyebiliriz. "Biz ne kral, ne de Papa istiyoruz. Biz meclis ve anayasa istiyoruz" demektedirler.

Knigge, örgütü tehlikeli bulup ayrılır. Ve Fransız ihtilâli'nde büyük rol oynar. İlluminati'nin üyeleri ise teker teker tutuklanmaya başlar. Kurucusu Weishaupt üniversiteden atılır. Kısa sürede İlluminati adı yok olur. 1790 yılından itibaren yeraltına iner…


BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NI DA BU ÖRGÜT BAŞLATMIŞ

Yıllar sonra İlluminati ile yeniden tanışır insanoğlu. Bu sefer Fransa'da, Blanqui adında birinin liderliğinde… Blanguist'ler 140 suikast yapar, dehşet saçar. 1890'da liderlerinin yakalanıp idam edilmesiyle teşkilat yok olur gibi gözükür. Ama çok geçmeden "Four Seasons" (Dört Mevsim) adıyla yeniden kurulur. Doğru tahmin ettiniz, bildiğiniz Four Seasons Oteller zinciri… Bunlar ise 1930'larda Hitler'e destek olurlar. Hatta Münih'teki Dört Mevsim Oteli'ni Hitler'in karargâhı yaparlar.

Avrupa'nın bir yanında illuminati değişik adlarla devam ederken, diğer yanında da örgütün diğer kolları, bambaşka isimlerle kurulur… Mesela Yugoslavya'da "Black Hand" (Kara El) adıyla… Birinci Dünya Savaşı'nı bu örgüt başlatır. Ferdinand'ı 1914'te birsuikastle öldürürler. Kara El'in devamı niteliğinde bir diğer illuminati teşkilatı ise Romanya'daki Kırık Ok olur. Faşist bir teşkilattır ve günümüzde de özellikle liderleri Miloseviç ile oldukça etkili olur. Teşkilatın Rusya'daki adı ise Skoptsky… Kadın üyeleri de olan bu örgüte girmek isteyen kadınlar, sol meme uçlarını kesmek zorundadır. Böylelikle kadınlıktan çıkarlar.


TARİKAT ÜYESİ ABD BAŞKANLARI

ABD'ye gelirsek… 1930'ların Amerika'sında Başkan Roosevelt, illuminati'nin bir kolu olan "Ancient Arabic Order of Nobles and Mystics" adlı tarikata üyeydi ve "Pythias Şövalyesi" unvanını taşıyordu. Bu tarikatın, Hazreti Muhammed'in sahabesine mensup kişiler tarafından kurulduğu ve bünyesinde sadece Müslümanların değil, Hıristiyan ve Yahudilerin de yer aldığı biliniyor. Amblemi ise Bengal kaplanının pençesiyle koruduğu bir hilâl ve bunun içine yerleştirilmiş bir ters piramit… Ve onların yanına konmuş bir Pentagram… Peki ABD'nin şu anki başkanı George W. Bush'un da illuminati'nin bir kolu olan Skulls and Bones'un (Kurukafa ve Kemikler) bir üyesi olduğunu duymuş muydunuz?

Kimilerine göre bütün bu anlattığımız hikayeler, seri halde uydurulmuş komplo teorileri… Kimilerine göre ise dünyayı yöneten güç illuminati… Örgüt isimleri sürekli değişse de değişmeyen şey illuminati'ye asla sıradan insanların katılamayacağı… Bir de nihai amaçları hiç değişmiyor: Dünyaya hükmetmek!


DAN BROWN "MELEKLER VE ŞEYTANLAR"DA KONU ETTİĞİ GİZLİ ÖRGÜTÜ ANLATIYOR:

Gelmiş geçmiş en büyük yeraltı örgütü

- Dünyanın en büyük gizli örgütünü kitabınıza konu etmek nereden aklınıza geldi?

Bir grup bilim adamıyla italya'da bir geziye katılmıştım. Otobüsle bir tünelden geçerken rehberimiz bu tüneli, zamanında Papa'nın saldırılardan kaçmak amacıyla kullanmak üzere kazdırdığını anlattı. Dönemin dehşet saçan gizli örgütü llluminati'den korunmak için Papa bunun gibi birçok tünel kazdırmış. Daha sonra bu örgütle ilgili araştırmalar yaptım.

- Neler öğrendiniz?

Din karşıtı olduklarını ve bilim adamları tarafından kurulduğunu… Ve yüzyıllar boyu yeni bir dünya düzeni kurmak için çalıştıklarını… İlluminati, Avrupa'nın heryerin-de cinayetler işlemiş.

- Elinize örgüt ile ilgili somut bilgiler geçti mi peki?

Hâlâ var olduğuna inananlar var. Küresel politikada büyük bir güç olduğuna da… Kimi zaman Masonlarla bağlantı halindeler, kimi zaman Satanik örgütlerle, kimi zaman ise Mazilerle… Sanki her yerde elleri var. Nihai amaçları Vatikan'ı yok etmek. O kadar çok ve değişik bilgi var ki, hangisi doğru, hangisi değil, ayırt etmek mümkün değil. Bir takım tarihçilere göre bu, bilinçli olarak bizzat İlluminati'nin kafa karıştırma metodu…


ARAŞTIRMACI YAZAR AYTUNÇ ALTINDAL ANLATIYOR:

Liderin adını verirsem sizi de beni de yaşatmazlar

"İlluminati hakkında Türkiye'de pek bir eser yok. Eldeki en somut bilgiler ise araştırmacı yazar Aytunç Altındal'ın kaleminden yazılmış "Gül ve Haç Kardeşliği" adlı kitapta toplanmış. Altındal'la buluşup, illuminati'nin özellikle Türkiye'deki icraatlerini konuştuk. Altındal, yıllar boyu Gül ve Haç'ın Türkiye'de örgütlendiğini isimler vererek anlattı. Hatta şu an bile teşkilatın bir lideri olduğunu söyledi ama onca ısrarımıza rağmen isim vermedi. "Eğer isim yazarsanız ne sizi ne de beni yaşatmazlar" diyen Altındal'dan, teşkilatın şu anki liderinin sadece ünlü bir hukukçu olduğunu öğrenebildik.

Altındal, istanbul'daki Gül ve Haç temsilcilerinin yıllar boyu Teşvikiye'yi merkez tuttuklarını ve semtteki birçok binada illuminati'yle direkt bağlantılı olan Gül ve Haç Teşkilatı'nın izleri olduğunu da anlattı. Bu izlerden örnekler istedik. Cadde üzerindeki izmir Apartmanı'nı gösterdi bize. Binanın girişindeki gül işaretlerini ve üstteki iki katın mimarisine dikkat etmemizi istedi. Binanın en üst iki katı gerçekten de bir mabed gibi inşa edilmiş. "Bu bina, Gül ve Haç'ın 1912'ye kadar merkeziydi" diyen ünlü yazar, hemen bu apartmanın karşısında, yine gül kabartmalarıyla dolu liseyi gösterdi: "Eskiden burası Gül ve Haç lideri Kont Bernardini'nin konağıydı…"

-İlluminati ile Gül ve Haç teşkilatı yüzyıllardır içice geçmiş. Peki son 100 yıl içinde Türkiye'deki Gül ve Haç şövalyeleri kimler?

Altındal başladı sıralamaya: 1861'de Halim Paşa, 1909 - 15'te Aziz Ahmet Paşa, 1928 - 31 ‘de Yargıtay Başkanı Fuat Hulusi Demirelli, 1945 - 55'te Doktor Mim Kemal Öke, 1955 - 67'de Prof. Hazım Atıf Kuyucak, onun isteğiyle şövalye olan DP milletvekili Ekrem Tok, 1975 - 84'te Prof. Mukbil Gökdoğan, 1984 - 95'te Prof. Sahir Erman, 1966 - 67'de Doktor Enver Necdet Egeran, İçişleri eski Bakanı Şükrü Kaya, Dışişleri eski Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Ankara eski Valisi Nevzat Tandoğan, İstanbul eski Valisi Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Meclis Başkanı Kazım Özalp, Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Özbekler Tekkesi Şeyhi Ataullah Efendi, Amiral Mehmet Ali Paşa, yazar Servet Yesari, Başbakan Hasan Saka, Devlet Şûrası eski Başkanı Mustafa Reşit Mimaroğlu…"

Bunların tamamı 33 derece Masondu. Kimi Kadoş Şövalyesi, kimi Tunç-Yılan Şövalyesi, kimiyse Gül ve Haç Şövalyesi unvanını taşıyordu. Ama Türkiye bu kişilerin gerçek kimliklerini hiçbir zaman bilemedi."


Kaynak: http://www.netpano.com/seytani-orgut-illuminati-nedir/

27 Mayıs 2011, Cuma