037  Bilim, dinin alternatifi mi?


Değerli okuyucularım,

Bir süredir yazılarımda, sizlere, bilim ve teknolojinin, bir ekonomik sistem içinde ne kadar önemli olduğunu somut örneklerle anlatmaya çalışıyorum. Bilim ve teknoloji, yalnız ekonomik sistemin değil gerçekte tüm toplumsal hayatımızın vaz geçilmezidir. Bir an için günlük hayatımızda bilim ve onun uygulamaları olan teknolojiyi çıkardığımızı varsaysak, günlük hayatımızın ne kadar yavanlaştığını, bir anda ne büyük güçlüklerle yüz yüze geldiğimizi görürüz. Bilim ve teknolojiyi içselleştirememiş, ondan uzak toplumlar, medenî dünyadan kopuk ilkel toplumlar olarak kalmaya mahkûmdur.


# Bilim, dinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır

Değerli okuyucularım, geri kalmışlıkla, bilimi, teknolojiyi ve araştırmayı önemsememe arasında gözle görülür ve ölçülebilir bir ilişki olduğu açık bir biçimde görülürken, aklı başında hiç kimsenin, bilimsel ve teknik eğitimin günlük hayatımızdaki önemini inkâr etmesi elbette mümkün değildir. Ancak bu durum birçok arkadaşımızı, bilim ve teknolojiyi, dinin bir alternatifi gibi görmek gibi yanlış bir kanaate götürmektedir. Bu elbette doğru değildir.

Bilim, dinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır.

Bilim ve din, insanlar ve toplumlar üzerinde farklı işlevler gerçekleştiren olgulardır.

Bilim, elde ettiği deneysel verilerle, insanın içinde yaşadığı "düzen"i anlamasına yardıcı olur. Bu düzenin işleyiş kurallarını öğretir. Ondan yararlanarak nasıl işlerini kolaylaştırabileceğine dair ona ipuçları verir. Toplumların akıllı ve becerikli insanları da bu ipuçlarından yararlanarak insanların ihtiyaçlarının giderilmesine yardımcı olacak uygulamalar (teknolojik ürünler) ortaya koyarlar.

Halbuki din, insana, içinde yaşadığı düzeni değil, bu "düzenin yaratıcısı ve sahibini" tanıtmaya, bu Yaratıcı'nın ve O'nun elçilerinin güzel ahlâkı ile insanı ahlâklandırarak onu davranış olgunluklarının zirvesine çıkarmaya çalışır. Onu doğru sözlü, işlerinde ve sözlerinde samimi, dürüst, adil, cömert, sır saklamasını bilen, vefalı, alçak gönüllü, diğer insanlara karşı edepli ve sevgi dolu güzel insanlar haline getirmeye çalışır.


# Bilimsel bilgiler

Değerli okuyucularım, bu iki bilgi türü hem konuları, hem de elde edilme yöntemleri bakımından tamamen birbirinden farklıdır.

Bilimsel bilginin konusu, evren adını verdiğimiz ilâhî düzendir. Yani madde âlemidir. Bu bilginin elde edilme yöntemi ise deneydir. Tek elden yaratılmış ve kuralları konulmuş bir yapı olması nedeniyle, evrende mükemmel bir birlik ve bütünlük vardır. Hiçbir şey tesadüflere bırakılmamış, her şey birbirini tamamlayacak şekilde tertip ve tanzim edilmiştir. O sebeple gözlem ve deneyle münferit olaylardan elde edilen bilgiler, sınıflandırma, genelleme ve yorumlamalarla işlenerek çeşitli bilim dalları inşa edilir. Eğer evrende birlik ve bütünlük olmasaydı, her şey tesadüflerle gelişseydi, bugün bir biçimde gelişen bir olay yarın başka bir biçimde gelişseydi, bilimsel çalışma diye bir şey yapılabilir miydi?

Materyalistler, bir yaratıcıyı kabul etmemekte ve evrendeki her nesnede kendi kendine ortaya çıktığını düşündükleri devinime tanrı gözüyle bakmaktadırlar. Küçücük bir çakıl parçasını 5-10 santim sürükleyebilmek için bile ona güç sağlayacak bir sebep olması gerekirken, koskoca evrenin herhangi bir düzenleyicisi olmadan kendi kendine bir dinamizm içinde olması mümkün müdür? Bunu hangi mantık kabul eder? En azından ona ilk hareketini sağlayacak bir sebep olması gerekmez mi?


# Din bilgileri

İşte din, o sebeplerinin sebebinin kim olduğunu, bizzat sahibinin kendi söylemiyle bize anlatmakta, evrenin yaratılışı, nereden gelip nereye gittiği ve sonunda ne olacağı hakkında bilgiler vermektedir. Dinî bilgiler, kazanılmış bilgiler değildir. Bizatihi yaratan tarafından bizlere bir lütuf ve ihsan olarak sunulmuş hazır bilgilerdir. Şu var ki bu bilgilerden ancak Allah'a inanan kişiler yararlanabilmektedir. İnanmayanlara hiçbir faydası olmamaktadır. İnsan, "akıl" sahibi kılınmıştır. Böylece ona içinde bulunduğu düzeni ve onun sahibini idrak edebilecek bir nitelik kazandırılmıştır. Ayrıca bununla da yetinilmemiş ona, hem evrenle, hem de kendi toplumuyla uyumlu yaşamasını sağlayacak "doğru yaşama biçimini" öğretilmiştir. İnsan bu ilâhî kurallara göre yaşarsa, kötülüklerden uzak, mutlu, huzurlu ve olgun bir varlık haline gelmektedir. Ancak az önce de belirttiğim gibi, bunun tek şartı "iman" olup inanmayanlar bu kurallara uymak ihtiyacını duymadıkları için bu bilgilerden yararlanamamaktadır. Ve hayvanlarla aralarında fazla bir davranış farkı olmayan "ham yaratıklar" olarak kalmaktadırlar. Onun için bir haber programını izlerken, bizlere: "Pes doğrusu, bunun yaptığını hayvanlar bile yapmaz" dedirten davranışlar, hep bu tür, imandan yoksun, insanlıktan nasibini alamamış insanlardan tezahür etmektedir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, imanın en aşağı kademesini, yolda insanların geçişine engel olan bir şeyin alıp kenara bırakılması olarak bildirdi. İşte imanın en aşağı kademesi bile, insanda, bu tür güzel insanî davranışların ortaya çıkmasına vesile olmaktadır.


# Bizi insan yapan tüm değerler, Rabbimizden gelmiştir

Değerli okuyucularım, bizler hiç farkında olmasak da, dünyada yaşayan dinli, dinsiz hemen her insanın ortak iyilik yargısı olarak gördükleri doğruluk, adalet, vefa, sabır, kanaat, yardımseverlik, ... gibi bütün insanî değer yargılarımız, bizlere, elçileri vasıtasıyla, Rabbimiz tarafından öğretilmiştir. İşte size birkaç örnek:

Ayeti kerimelerde:

"Çocuklarınız erginlik çağına gelince, büyüklerinin izin istediği gibi, onlar da (yanınıza gireceklerinde) her defasında izin istesinler." [Nur, 59]

"Evlere girdiğiniz zaman, kendinize ehlinize Allah katından bereket, esenlik ve güzellik dileyerek selam verin. Allah size ayetleri, düşünesiniz diye böylece açıklar." [Nur, 61)

Rasulullah Efendimiz de:

"Temizlik imanın yarısıdır." [Müslim]

"Yalandan sakınınız. Çünkü yalan, fısk ve fücurla beraberdir. Bunların ikisi de cehennemdedir." [İbni Mâce, Nesaî]

"Allahü teâlâ, kibredeni alçaltır, tevazu edeni yükseltir." [Taberanî]

"Ahde vefa (sözünde durmak) imandandır." [Hâkim]

"Vaat, söz vermek, borçtur. Sözünde durmayana, yazıklar olsun." [Deylemî]

"Kıyamet günü, Allah, öncekileri ve sonrakileri birleştirip topladığı zaman her vefasız için, onu tanıtan bir bayrak dikilir. Bu falanın vefasızlığıdır, denilir." [Müslim]

"Kendi aleyhine de olsa âdil davranmak imandandır." [Bezzar]

"Kişi konuşurken dönüp etrafına bakarsa, onun bu konuşması, konuşmasının dinleyene emanet olduğuna delalet eder" [Ebu Dâvud, Tirmizî]

"Musibete sabretmek imandandır." [Bezzar] buyurdu.

Değerli okuyucularım, din kitaplarında yukarıdakiler gibi bizlere güzel ahlâkı ve edebi öğreten, bizleri olgun insanlar haline getirecek binlerce ayet ve hadis vardır. Bunları hangi bilim ve teknoloji kitabında bulabilirsiniz?


# Birbirini tamamlayan bilgiler

Görüldüğü gibi din ve bilim, insana, farklı alanlarda bilgiler sunan iki farklı olgudur. Bilim ile insan içinde yaşadığı maddî âlemi anlamaya ve ondan yararlanmaya çalışır. Din ile de bu maddî âlemin yaratıcısı ve sahibi hakkında fikir sahibi olur. Ve O'nun tavsiye ve buyruklarına uyarak olgun bir insan haline gelir. Bir başka ifade ile, bu iki farklı bilgi demeti bir araya geldiği zaman, insanın, içinde bulunduğu kâinat hakkındaki bilgisi tamamlanmış olur. Ve en önemlisi de insan, kendisiyle, içinde bulunduğu toplumla ve kâinatla uyumlu hale gelir.

Şimdi, siz söyleyin, birbirinden tamamen farklı fonksiyonlara sahip bu iki olgu birbirinin yerine konulabilir mi?

Allah'a emanet olunuz.