019  Şeytana yakasını kaptıranlar


Değerli okuyucularım,

Önceki yazımda sizlere Algı Yönetiminden söz etmiştim. Algı Yönetimi, gerçekte insan davranışlarının yönetimi demektir. Çünkü insan belli bir fizikî ve toplumsal çevre içinde yaşar. Bu çevreden etkiler alır. Bu etkilere de belli tepkiler verir. Eğer siz insanın çevresinden gelen bu etkileri kontrol edebilirseniz dolaylı olarak onun tepkilerini de kontrol altında bulundurmuş olursunuz. Çevreden alınan bu etkiler nedir? Bu etkiler haber, bilgi ve duyumlardır. Diyelim ki tanımadığınız biri size yaklaştı ve selam verdi. Eğer siz o kişiyi bir dost olarak algılarsanız, ona sevgi ile yaklaşır ve selamını aynı dostane duygular içinde alırsınız. Ama önceden biri size gelir o kişi hakkında çok kötü şeyler, mesela onun bir dolandırıcı olduğunu söylerse, selam veren adam aynı adam olduğu halde siz o kişiyi daha farklı bir gözle algılar, onu düşman olarak görür ve ona temkinli yaklaşırsınız. Görüldüğü gibi üçüncü şahıslar insanın algısını tamamen değiştirebilmektedir. İşte burada "selam veren adam" gerçeği aynı gerçek olduğu halde iki ayrı algı söz konusudur. Tabii bunun tersi de, yani üçüncü şahıslar tarafından bir düşmanın dost gösterilmesi, öyle bir algı yaratılması da aynı şekilde mümkündür.


# İslam'da yanlış algı yaratacak davranışlar yasaklanmıştır

İşte Hak (Gerçek) üzerine kurulmuş bulunan İslam dini, gerçeklerin çarpıtılıp yanlış algılar yaratılmasını hoş karşılamamış ve insanları gıybet, kötü zan, kovuculuk, söz taşıma, yalan, kindarlık, kibir ve hatta kişilere aşırı sevgi ve bağlılık gibi yanlış algılara sürükleyecek davranışlardan uzak tutmaya çalışmıştır. Ayet-i kerimede:

"Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin;" [Hucurat, 12]

buyruldu. Hadis-i şeriflerde de:

"Yalandan sakının! Çünkü yalan insanı günaha götürür. Günah da Cehenneme sürükler." [Buharî]

"Gıybet etmek, leş yemekten daha kötüdür." [İbni Hibban]

"Gıybet ve kovuculuk, kişinin imanını zayıflatarak yok eder." [İsfehânî]

"Söz taşıyan Cennete giremeyecektir." [Buharî]

"Düşmanlıkta ileri gidenleri Allahü teâlâ sevmez." [Buharî]

"Allahü teâlâ, kibirlileri sevmez." [Deylemî]

"Aşırı sevgi, kör ve sağır eder." [İbni Mâce] buyruldu.


# Şeytanî örgüt ise tam tersini yapmaktadır

Bütün işleri insanların hak ve hukukunu gayet ince oyunlarla gasp edip onların elleri ve avuçlarındakileri kendi zimmetlerine geçirmeye çalışan Şeytanî örgüt Küresel Derin Devlet ise İslam'ın getirdiği bu prensiplerin tam tersini uygulamakta, tüm gerçekleri çarpıtarak bütün çirkinlikleri insanlara iyilik, bütün iyilikleri kötülük gibi göstermekte, sürekli insanların ve toplulukların aralarını açarak onları birbirlerine düşman hale getirip birbirleriyle çatıştırmakta, oluşan kargaşa ortamlarında da parsayı götürmektedir. Düşmanlıkların körüklendiği böyle fitne ortamlarının en kötü yanı ise, insanların hakkı (gerçeği) tam olarak görememeleridir. Çünkü aşırı sevgiler karşısındakinin olumsuz yönlerini görmeye engel olduğu gibi, aşırı düşmanlıklar da muhatabın olumlu yönlerini görmeye engel olur. İnsan bu durumdan ancak her olguya İlahî nurla (iman nuruyla) bakmaya başladığı zaman kurtulur. Şeytanîlerin sürekli insanlarımızın "iman"larını hedef almasının altındaki asıl sebep budur.


# Şeytana yakasını kaptıranlar

Değerli okuyucularım, burada Şeytanî sözcüğünü kullanırken onu mecazî bir anlamda kullanmıyorum. Gerçek anlamında kullanıyorum. Kendisi samimi bir Hıristiyan olan ve ömrünün 15 yılını dünyayı yöneten bu şeytanîlerin gizemli hayatlarını araştırmaya veren Texe Marrs, "İlluminati, Entrika Çemberi" adlı kitabında bakın neler anlatıyor[1]:

"Yıllardır İlluminati hanedanlarını ve aralarındaki kan bağlarını inceliyor ve araştırıyorum. Bu süreç sonunda putperest tapınma şekillerini, şeytanî ayinleri, bu zengin ve nüfuz sahibi ailelerin "kutsal" mimarisini ve sanat anlayışını ortaya çıkarmak beni şaşırtmadı. Rockefeller'lar, Rothschild, Vanderbilt, Astor ve Habsburg hanedanlıklarına mensup bu kişiler, kendilerinin, zavallı fanilerden çok daha yüce olduklarına inanıyorlar. Onlar "Tanrı" olduklarına ikna olmuşlar!"

"İlluminati ailesinin evlâtları, bilinçsiz yığınların inandıkları dinlerin çok üstünde olduklarına inanıyorlar. Bu adamlar, rehberleri şeytan sayesinde, dünyayı yönetmek üzere doğmuş, devler ve ilahlar olduklarına ikna edilmişler."

"Bu görkemli ve mağrur elitlerin varsayılan sınıf üstünlüğü ve üstün bilinci, İlluminatiyi dünyada iktidar sahibi yapacak daha alt sınıftaki kişiler tarafından iyi biliniyor. Bill Clinton ve Newt Gingrich gibi adamlar, eğer emredilirse, Rockefeller'ların, Rothschild'ların ve diğerlerinin üzerinde yürüdüğü toprağı bile öperler."


# "Güç ve Entrikanın üç çemberi"

"Yine de, İlluminati'nin üstünlüğünün kendi gücünden kaynaklanmadığını hatırdan çıkarmamak gerekiyor. Bu üstünlük, dehşet verici olmakla beraber, onları da aşan büyük ve gizemli bir güç tarafından idare edilmekte ve onlara enjekte edilmektedir. Bu yüzden, üç çemberden oluşan, birbirinin içine geçmiş bir sistemle karşı karşıyayız:

İlk çemberde "şeytan" veya "Lucifer" ve ruhani bir hiyerarşi oluşturan iblis ruhları var. Bu da Entrika Çemberindeki "ışık noktası"nın anlamını oluşturuyor.

Bir sonraki ise, Şeytani ışık noktası"nın hemen dışında, aslen dünyayı yöneten görünmez adamlardan ve bir avuç elitten oluşan, sıkıca örülmüş seçkin İç Çember. [Önceki makalelerden hatırlarsanız bu çember 10 kişiden oluşuyordu.]

Sonraki "Dış Çember" ise, birinci sınıfta yer almayan, ama kanbağı bulunan aydınlar ve maddi zenginlik kazanmak için kendi rızalarıyla insan efendilerinin önünde diz çöken binlerce hizmetkârdan oluşuyor. [Gene önceki makalelerden hatırlarsanız bu çember 300 kişiden ibaretti.] Onlar da geniş kitlelerin üstünde bir belli derecede nüfuz ve otoriteye sahip oluyorlar. Bu son kategoride başkanlara, başbakanlara, büyükelçilere, holding başkanlarına, dini yetkililere ve küresel örgüt liderlerine rastlamak mümkün."


# "Adaylar ve seçimler kontrol ediliyor"

"Halkın çoğunluğu İlluminati Planı hakkında ya çok az şey biliyor, ya da hiçbir şey. Demokratik devletlerde kolay aldatılan insan kümeleri, verdikleri oyların seçimlerin kaderini belirlediğine ve kendi liderlerini seçtiklerine inandırılırlar. Ne kadar da saçma! Bu aldatılan insanlar, korkunç gerçeğin farkında değiller: Bir adayın, sahne arkasındaki efendilerinin onayını almadığı müddetçe, seçimi kazanma şansı yoktur. Ve yine bir politikacı el altından bu seçilmişlerin amaçlarını destekleyeceğine söz vermediği müddetçe hiçbir zaman seçilmeyecektir."

"Yöneticiler seçim sonuçlarını, kendi favori adaylarının kampanyalarına milyonlarca dolar akıtarak, medya ve siyasi partiler üzerindeki kontrollerini kullanarak, kontrol ettikleri örgütlerin adayları onaylamasını sağlayarak ve gerektiğinde fazla oylarla ve seçimlerde yapılan hilelerle garanti ederler."

"Daha da ötesi yüksek mevkilerin adayları, ABD'de, Dış İlişkiler Konseyi (CFR), Trilateral komisyon, Farmason, Bilderberg ve Bohemian Grove gibi İlluminati siyasi örgütlerince titizlikle incelenip seçilirler."


# Yürek burkan bunca şeytanca işi, hangi insan yapabilir?

Değerli okuyucularım, ilk bakışta bunlar hayali şeyler imiş gibi geliyor insana. Dünyayı başbakanlar, holding liderleri, dini liderler, küresel örgüt liderleri yönetiyor. Onları da şeytandan emir alan ve kendilerini şeytanın ışığında dünyayı yönetmek üzere doğmuş tanrılar olarak gören birkaç kişi. Yani çağdaş firavunlar... İnsanın inanası gelmiyor. Fakat yazık ki bütün olup bitenler bunların gerçekliğini doğruluyor. Çünkü insan yüreğini burkan bunca şeytanî iş, iblisten başka kimin telkini ile yapılabilir ki... Şu yanıbaşımızdaki Suriye'ye bakınız. Daha birkaç yıl önce huzur içinde yaşayan ülkede bugün yüzbinlerce ölü, yaralı, kendi ülkelerindeki fitnelerden kaçan yüzbinlerce mülteci... Harap olmuş şehirler, birbirlerine düşman insanlar... Bundan daha çarpıcı şeytanca bir iş olabilir mi?

Şimdi de sıra bizde. Allah (c.c.) bunların şerrinden bu aziz Milleti muhafaza buyursun.

Allah'a emanet olunuz


----------------------------
[1] Texe Marrs, 2002. İlluminati, Entrika Çemberi. Timaş Yayınları, İstanbul.