007 Türk Milletinin varoluş sebebi
İslâm, tevhit dinidir. Esası şudur: İnsan oğlunun içinde yaşadığı madde alemi (evren), başı ve sonu olan bir varlıklar kümesidir. Evren, tek ilah olan, sonsuz ilim ve güç sahibi Allahü Tealâ tarafından yaratılmıştır. Evrenin her şeyi, O'nun tarafından ölçülendirilmiş, takdir ve tayin edilmiş, programlanmıştır. O'nun tarafından çekip çevrilmektedir. İnsanın bildiği ve bilmediği, gördüğü ve görmediği her şey o tek yaratıcının irade ve tasarrufuyla meydana gelmektedir. O'nun iradesi dışında hiçbir şey olmamaktadır. O, rahmetiyle, Kendisini ve yarattığı bu ilahî düzeni gerçek (hak) olarak kabul edip Kendi iradesine tabi olanları, vaz ettiği ilahî ahkâmıyla olgunlaştırmakta, onlara "iyi" ve "kötü" konusunda doğru ölçüler kazandırmakta, içinde yaşadığı fizikî ve toplumsal yapı ile uyumlu hale getirerek mutlu etmektedir. Bu gerçekliği (hakkı) kabul etmeyenleri de cezalandırmaktadır. Sonrasında ise yine O'nun belirlediği esaslar içinde evren yeniden düzenlenecek, her şeyin hesabı görülecek ve ilahî adalet tecelli edecektir. İyiler ödüllendirilecek, kendisini ve koyduğu ilahî ahkâmı kabul etmeyip bozgunculuk yapan kötüler de ebedî bir azap ile cezalandırılacaktır.
Değerli okuyucularım, geleceği, kuşkusuz, Yaratıcı'dan başka kimse bilemez. Ama geçmiş bilinmektedir. Tarihî gerçekler ve yaşanan deneyimler göstermektedir ki ilahî iradeye teslim olunup O'nun ilahî ahkâmına uyulduğu zaman kişiler ve toplumlar barış ve huzur içinde yaşamaktadır. Aksi durumda akla hayale gelmedik sıkıntılarla karşılaşılmaktadır. İşte aziz Milletimiz bu gerçekliği en iyi fark ve idrak eden topluluklardan biridir. Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti ve arkasından kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Türk Milletinin, İslâm'ın getirdiği güzellikleri bizatihi yaşayarak ahlâkını bu ilahî ölçülere göre biçimlendirdiği organizasyonlardır. Temel varoluş felsefeleri, İslâm adı verilen güzellikleri doğru şekilde anlamak, yaşamak ve yaşatmaktır. Ve İslâmı, yani insanı insan yapan bu güzel değerleri, tüm yeryüzüne egemen kılmaktır. O sebepledir ki Allahü Tealâ'nın yardım ve desteği daima bu milletin arkasında olmuştur. Yoksa devletin bu temel felsefesini kavrayamamış bunca basiretsiz insanın yönetiminde bugüne kadar nasıl ayakta kalabilirdi?
Türk Milletinin bu temel varoluş felsefesini doğru anlamadan, bu milleti doğru bir şekilde anlamak mümkün değildir. Tekrar vurguluyorum: Çoğunluğunu Türkler oluşturduğu için bu millete "Türk Milleti" denilmiştir. Ama Türk Milleti, ırk esasına dayanan bir millet değildir. Bir olan Allah'a ve O'nun yeryüzündeki ışığı olan elçisine inanmış, ilahî ahkâmı yaşayarak bizatihi onunla ahlâklanmış, Allah korkusundan yüreği titreyen, doğruluğu, adaleti, hakkâniyeti, tevazuyu, ilim-irfan sevgisini, ana-baba sevgisini, mazlumların ve fakir-fukaranın sevgisini kendisine rehber edinmiş, kul hakkını gözeten, tüm aleme rahmet nazarıyla bakan, kısaca Yaratan'a kalben teslim olmuş, İslâm'ı yaşayan ve yaşatmak için büyük bir çaba içinde olan herkes Türktür. Irkî kimliği hiç önemli değildir. "Ey iman edenler! Sizlerden kim Allah'ın dininden yüz çevirirse; şüphesiz Allah; mümminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu, kendisinin onları seveceği ve onların da kendisini seveceği bir kavim getirecektir. Onlar Allah'ın yolunca cihat ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından, dedikodusundan da çekinmezler." ayet-i kerimesinde ve Rasulullah (s.a.v) Efendimizin: "Sizler Rumlarla mutlaka çarpışırsınız. Ancak sizden sonra İslâm'ın yüz akı bir ordu gelir ve Rumlarla işte asıl onlar çarpışır. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah yolunda cihat etmekten ne bir kınayanın kınaması ve ne de dedikodusundan hiç korkmazlar" hadis-i şeriflerinde bildirilen İslâm'ın yüz akı topluluğun aziz Milletimiz olduğu yaşanan tarihi olaylarla doğrulanmış, bu ve benzeri ayet ve hadislerde belirtilen topluluğun Türk Milleti olduğu, müfessirlerce beyan edilmiştir.
Aziz Milletimiz, Arnavuduyla, Çerkeziyle, Lazıyla, Kürdüyle, Türküyle, Çeçeniyle, Boşnağıyla, Abazasıyla, Alevisiyle, Sünnisiyle, hatta İslâm'la şereflenmiş imanında samimi Ermeni, Rum ve Makedonuyla yüzyıllardır İslâm'ın bayraktarlığını yapmış cepheden cepheye koşarak Allahü Tealâ'nın ilahî ahkâmını yeryüzüne egemen kılmaya çalışmıştır. Gidiniz, görünüz. Şehitliklerimiz her ırktan, her yöreden Allah yolunda can vermiş altın kalpli insanlarımızla doludur. Türk ordusu, Hz. Muhammedin ordusudur. Türk askeri, mehmetçiktir. Bu millet, din-i mübini yaşama ve yaşatmadaki bu gayret ve içtenliği sebebiyle, yeryüzünde İslâm ile özdeşleşmiş tek millettir. İslâmiyet, Arap yarımadasında ortaya çıkmıştır. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz Arap'tır. Öyle olmasına rağmen bugün herhangi bir ülkede İslâm deyince ilk akla gelen, Türk Milleti olmaktadır. Bugün birçok ülkede insanlar, günlük konuşmalarında, İslâm deyince Türk'ü, Türk deyince İslâm'ı kast etmektedirler. Karikatürlerde, resimlerde, tablolarda, mimari yapılarda ay-yıldız, İslâm'ın sembolü olarak kullanılmaktadır. Birçok bağımsız İslâm devleti, Müslüman olduklarını anlatmak için bayraklarına ay yıldız simgesini koymuştur. Onun için, tekrar ediyorum, kendisini Allah'a ve İslâm'a adamış ve bu uğurda yüzbinlerce şehit vermiş bu aziz Milleti sevmek, her Müslüman üzerine vaciptir. Çünkü Türk Milletini sevmek demek, gerçekte İslam'ı sevmek, İslâm'ın yücelmesini, ilahî ahkâmın tüm yeryüzüne egemen olmasını istemek demektir. Bugün, dünyada durmadan körüklenmeye çalışılan Türk düşmanlığının altında, gerçekte, İslâm düşmanlığı yatmaktadır. Doğrudan İslâma'a tavır koyamayanlar, onun simgesi durumunda bulunan Türklüğü hedef almaktadırlar.
Değerli okuyucularım, İşte Küresel Derin Devlet bu gerçeği çok iyi kavramış, İslâm'ı yok etmek için, önce, Türk Milletinin yok edilmesi gerektiğini hesaplamaktadır. Onun için, son günlerde, aziz Milletimizin yeryüzündeki varlık garantilerinden biri olan değerli ordumuz, başarılarımızın ve milli birliğimizin en önemli araçlarından biri olan merkezi yönetim sistemimiz, ve hepsinden daha önemlisi de, doğudan batıya hepimizi tek bir kimlik altında toplayarak milli birlik ve beraberliğimizin yeryüzündeki en önemli simgesi durumunda olan aziz milletimizin "Türk" adı hedef tahtasına oturtulmuştur. Her vasıta kullanılarak bunlar sürekli itibarsızlaştırılmaya, değersizleştirilmeye çalışılmaktadır. Ve bunun için de Devletimizi kökünden sarsıp yok edecek birçok yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Bir yandan milli birlik ve beraberliğimizin sembolü olan "Türk" adı tarih sayfalarından silinmeye çalışılırken diğer yandan ülkemizin değerli insanları kimlik tartışmalarıyla parçalara bölünüp birbirinden kopuk, birbirine düşman kümeler haline getirilmeye çalışılıyor. Tüm millete yönelik topyekün bazı hamlelerle de, diziler, eğlenceler, televole programlarıyla insanlarımızın beyinlerine ve benliklerine nüfuz etmeye çalışan büyük bir medya ordusuyla, milletimizi saygın bir millet yapan bütün değer yargıları birer birer yok edilerek insanlarımız zinaya, fuhşa, rüşvete, hırsızlığa, haksız kazanç ve gelirlere, yalana dolana, içkiye, kumara, şantaja alıştırılmaya çalışılmaktadır. Sizlere sunduğum son röportajdaki şu sözleri lütfen tekrar hatırlamaya çalışınız: "Sümer Kralları Urukagina ve Urnammu, çok tanrılı bir toplum kurarak, insanlar arasında adaleti sağlamak ve haksızlıkları önlemek için yasalar çıkararak çağımız toplumlarına öncü olurlarken, bugün tek tanrılı bir toplum olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucu, fuhuş, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve gelir dağılımı (bozukluğu) aşırı düzeylerdedir." Bu açıklamalardan sonra, umarım, nasıl karmaşık, çapraşık ve sinsi bir oyun içinde olduğumuz artık daha iyi anlaşılmış bulunmaktadır. Allah'a emanet olunuz.
| ||