058  Dünyanın perde arkasındaki gizli imparatorları


Değerli okuyucularım,

Şimdiye kadar sizlere, bilgilendirme amacıyla, "Kabalistik düşünce", "Mason Dernekleri", "Sabetaycılar" ve bunların bazı tarikatlarla ilişkilerini anlatan bazı yazı ve röportajlar aktardım. Bu yazılardan da açıkça anlaşıldığı gibi bu topluluk ve kurumlar, tamamen yerel yapılanmalardır. Ancak maalesef Küresel Derin Devlet, tüm dünyayı biçimlendirdiği her türlü toplum mühendisliği girişiminde, bu yerel yapılanmaları kullanmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla görünüş itibariyle bunlar arasında herhangi bir organik bağ yoktur. Ama öyle mükemmel bir çıkar ilişkisi düzeni kurulmuştur ki, sistem tamamen birbirine destekleyecek şekilde çalışmaktadır. Bu yerel yapılanmalar, sanki İlluminati'nin bir alt kuruluşu gibi bir işlev yapmaktadırlar. Hatırlayacaksınız daha önce sizlere aktardığım bir yazıda, bazı seçkin İlluminati üyelerinin aynı zamanda Mason dernekleri, Yuvarlak Masa, Bilderberg gibi kuruluşların da üyeleri olduğu anlatılıyordu. Aynı yazıda: "İlluminati'nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden oluşuyor. 'İç çember' denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300 kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını yerine getiriyorlar." deniyordu.

Bugün de sizlere dünyayı yöneten işte o seçkin 10 üyeyi sevk ve idare eden pek önemli iki kişi ile, yani dünyanın perde arkasındaki gizli şaki, şerir ve zalim imparatorları ile yapılmış bir röportajı[1] sunacağım. Herhalde bu yazı ile resim tamamlanmış, her şey yerli yerine oturmuş ve olup bitenler artık açık seçik anlaşılmış olacaktır. Buyrun, okuyun.


"Zamanın Ruhu, sizlere Zeitgeist teması ile para-ekonomisi düzenini sürdüren Şirketokrasi'nin imparatorları hakkında iki belgesel film sunmuştu... İzleyenler futurist, bilim adamı ve toplum mühendisi Fresco'nun görüşlerini hatırlayacaklar...

Aşağıda okuyacağınız röportaj, bu filmlere paralel bir temayı işliyor... Kişiler ise Murdoch, Rockefeller, Rothschild aileleri ki, 100 yılı aşkın bir süredir dünyaya yön veren şirketlerin ve örgütlerin başındaki gerçek kişiler ve niyetlerini düne kadar başarıyla saklayabiliyorlardı...

Fakat "güneş balçıkla sıvanmaz" misali, farklı ülkerdeki bir avuç gazeteci, araştırmacı ve yazar ile bürokrat, bilim adamı ve politikacı, yaptıklarından, alet olduğundan utanç duyarak insafa gelen itirafçıların şahit olduğu entrikalar, olaylar, artık medyaya haber ve cilt cilt kitaplara konu oldu... En önemlisi de İnternet'e aktarılarak hızla yayılmaya başladı...

Bu kez, gazeteci/yazar/araştırmacı ve belgeselci Banu Avar'dan Murdoch'un tanık olduğu son derece çarpıcı, dünya gerçekleri ile birebir örtüşen, kimileri için fantastik, kimileri içinse gerçek ötesi denilebilecek bir röportajı sunuyorum.

YCY


İlluminati’nin çekirdek üyesi ve Amerikan Medya imparatoru
Rupert Murdoch şöyle anlatıyor:

Troyka Toplantısı, İlluminati’nin yemek buluşmasıydı. David Rockefeller, Baron de Guy Rothschild ve Yale, Harvard, Princeton ve MIT üniversitelerinin yöneticileri ile buluşmuştuk.

Yemekten sonra Rockefeller ve Rothschild dışındaki konuklar okullarına dönmüş, üçümüz özel bir odada baş başa kalmıştık. Onlarla geçtiğimiz sohbetlerimizin hepsini vermiyorum ama sizin merak ettiğiniz ve bilmek isteyeceğiniz şeyleri de söyleyebilirim.



Kraliçe ve kiliseyi gözden düşürdük

Rockefeller: "Fransız İhtilali öncesinde Kraliyet ve Kilise mensuplarını halkın gözünden düşürmek için şöyle bir oyun oynandı. Kraliçe Marie Antoniette adına devrin ünlü bir kuyumcusuna iri elmaslardan oluşan bir gerdanlık siparişi verildi. Kuyumcu bu siparişi hazırlayıp Kraliçe’ye götürdü; ama Kraliçe doğal olarak gerdanlığı kabul etmedi ve para ödemedi. Fakat bu olay kraliçenin parayı çarçur ettiği şeklinde bütün basında yer aldı. Devrin kardinaline, durumu izah etmek isteyen Kraliçe adına; adamlarımız tarafından genelev olarak işletilen şehrin bir otelinde randevu verildi. Otele gelen Kardinale bir fahişe Kraliçe olarak tanıtıldı ve fahişe ile Kardinal bütün basında yer aldı. Böylece hem Kraliyet Ailesi, hem de en yüksek kilise makamı yıpratılmış oluyordu. Eski başkanlardan Nixon bizim yolumuzdan çıkınca, Watergate Skandalı ile bir anda gözden düşürülüp istifa etmek zorunda bırakılmıştır.”



Kennedy ve Marily Monroe neden öldüler?

"John F. Kennedy suikastı bir diğer güzel örnektir. Aslında yaramaz çocuk Kennedy tam bizim isteklerimiz doğrultusunda hareket ediyordu; fakat vücudunu bitkin düşüren rahatsızlıkları vardı. Devlet başkanlığı yapmak çok yorucu bir iş olduğu için uyarıcı ilaçlar kullanıyordu. Fakat son zamanlarda özellikle seks yaşamını sürdürebilmesi için bu ilaçların dozunu arttırmaya başlamıştı ve ilaçlar içkiyle karışınca ağzından çıkanların farkına varmıyordu. Marily Monroe ile yakın ilişkisi vardı ve biz bir gün yatak odasını dinlemeye aldırdık ve bize karşı çıkarak o sıralarda sürmekte olan Vietnam Savaşı’nı sona erdirmeyi planladığını öğrendik. Bizler ise bu savaşın çıkması için çok büyük paralar harcamış; ama henüz hedeflediğimiz cirolara ulaşamamıştık. Sonucu biliyorsunuz, her ikisi de dünyaya erken veda etmek zorunda kaldılar."


Amaç, dünyada tek devlet, tek din

"Bizim amacımız yeryüzündeki bütün devletleri birleştirip, tek bir dini olan tek bir dünya devleti kurmaktır. Bütün dünya tek bir merkezden yönetilecek, ve başkenti de Kudüs olacak. Böylece savaşlar, acılar, açlık gibi kavramları ortadan kaldıracağız."

Ben de burada konuşmaya girmek isteyip “Peki bu dünya devletinin yönetim biçimi ne olacak, Hegel Diyalektiği konusunda neler söyleyeceksiniz, merak ediyorum. Yoksa komünizm geri mi geliyor?” diye sordum.


Vatandaş devleti tanri gibi görmeli ve kendini feda edebilmeli

Rockefeller cevap veriyor; “Komünizmin kurucuları Marx ve Engel, Haham Moritz Moses Hess’in öğrencileriydiler ve Hegel’e fikir babalığı yapmışlardır. Hegel diyalektiği kısaca tez ile anti-tezden bir sentez oluşacağını söyler. Bu sentez daha sonra yine tez olur ve karşısına yine bir anti-tez çıkarak yeni bir sentez oluştururlar. Bu böylece devam eder. Hegel’in diyalektiğine göre iki zıt gücü kontrol eden, yeni dünyanın da efendisi olur. Hegel’in politik sisteminde devlet aynı zamanda Tanrı’dır; köle olarak görülen vatandaşın tek görevi bu devlete hizmet etmesidir ve bu hizmeti Tanrı’ya tapmak olarak algılamasıdır. Vatandaş kendini ülkesi için feda etmeye her an hazır olmalıdır. İkiz Kuleler saldırısında ölen onbinlerce Amerikalı buna güzel bir örnektir."

Allah'a emanet olunuz.


-------------------------------
[1] http://www.xing.com/net/artikalite/genel-bilgi-platformu-242978/murdoch-dan-rockefeller-ve-rothschild-ile-turkiye-yi-de-iceren-dunya-gercekleri-carpici-bir-roportaj-32267330