012  Tek dünya devletinin hukukî temelleri atılıyor


Değerli okuyucularım,

Anlaşılması en güç olaylar, toplumsal olaylardır. Çok sayıda etkenin devrede olduğu bütün karmaşık olaylarda, sonucu, bileşkede en büyük payı olan, ana etken belirler. Dünyada birçok ülkede meydana gelen karışıklıklarda ana etken, bir yeryüzü egemenliği peşinde koşan Küresel Derin Devlettir. Size yarım yüzyıla varan gözlemlerime dayanarak şunu açıklıkla söyleyebilirim ki, Küresel Derin Devletin yüzyıllar boyunca yalnızca bir kere ortaya çıkmış bulunan bu programları, zamanımızda da aynen uygulanmaya devam edilmektedir. Artık sona önemli oranda yaklaşılmış bulunulmaktadır. O zamanlar o belgede:

"Biz şimdiden kendimizinkinden başka her çeşit idareyi, her ne kadar onlardan çoğu hukuken mevcud bulunuyorlarsa da, fiilen yok etmiş bulunuyoruz."

diyorlardı. Şimdi ise artık kurmaya çalıştıkları tek dünya devletinin hukuki temellerini atmaya çalışıyorlar:

"Sonra bizim beynelmilel hukukumuz, millî hukuku ortadan kaldıracak ve devletin medenî kanunları, tebası arasındaki münasebetleri nasıl idare ediyorsa milletleri öyle idare edecektir."

Bunun için önce devletler, Avrupa Birliği (AB), Avrasya Birliği, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği, Güney Amerika Birliği, Afrika Birliği gibi bölgesel birlikler içinde toplanıp sonra da onlar tek çatı altında birleştirilmeye çalışılıyor. AB, ilk denemedir. Her şeyi alıştıra alıştıra yapıyorlar. Sonrakiler, AB esas alınarak oluşturulmaktadır. Önce devletleri yönetenler fazla gocunmasınlar diye bunlar sanki ekonomik topluluklar imiş gibi gösteriliyor. Başlangıçta amaçları serbest ticaret, gümrük birliği, emeğin serbest dolaşımı gibi şeyler... Arkasından bir devlet için gerekli hukukî düzenlemeler geliyor: Ortak anayasa, ortak parlamento, ortak para birimi, ortak statü ve kanunlar... Böylece devletlerin gerçekte ve fiiliyatta olmayan egemenlikleri, hukuken de tescillenmiş oluyor. Milletlere de bunlara ağzı açık bakakalmak kalıyor. İşin en şaşırtıcı tarafı da insanlığın köleliğine giden bütün bu yollar, büyük bir iyilikmiş gibi sunuluyor. İnsanlar nasıl bir oyunla içi içe olduklarını asıl tek dünya devleti kurulduktan sonra anlayacaklardır:

"Bizim hükmetmeğe açıktan açığa başlayacağımız .. vakit gelince bütün kanunları yeniden yapacağız."

"Bu kanunlar onlar tarafından tanınmış olan bütün müsamaha ve hürriyetleri birer birer geri alacak ve bizim krallığımız herhangi bir anda ve her yerde bize söz ile veya fiilen karşı gelecek olan şahsı yok edecek derecede muhteşem bir istibdad ile temayüz edecektir."

Yani kısaca bu gidişin sonu, istibdat ve insanlığın köleliğidir.

Değerli okuyucuyarım, Allah (c.c.), insanı, diğer bütün varlıklardan farklı yaratmış ve kâmil insanı yeryüzündeki halifesi kılmıştır. İnsan, aziz bir varlıktır. O Ulu ve Merhametli Yaratıcının, subuti sıfatları en iyi şekilde insan üzerinde tecelli ve tezahür eder. Şöyle insanın yeryüzünde tasarladığı, yaptığı, ürettiği, inşa ettiği harikalara bakınız. Kuşkusuz bunlar Allah'ın insana bahşettiği olağanüstü yetenekler sayesinde olmaktadır. Bu yeteneklerin en önemlileri ise, zeka ve akıldır. Bu iki önemli yetenek sayesinde insanoğlu sürekli bir arayış içinde olup bu arayış insanı, yeni ve farklı şeylerin tutkunu haline getirmektedir. En tutucu insanlarda bile değişik şeylere karşı bir ilgi ve merak vardır. İşte insanoğlunun bu niteliği Küresel Derin Devletin en büyük kozlarından birisidir:

"Prensiplerimizin ve metodlarımızın bütün gücü, bizim onları sosyal hayattaki ölü ve bozulmuş eski düzen şeylerin parlak bir tezadı gibi göstermemiz ve o şekilde yorumlamamız keyfiyetinde yatar."

Halbuki her yeni şey, muhakkak iyi ve güzel değildir. Yıllardan bu yana çocuklarımızın sıkıntı yaşamamaları için eğitimde bizlere yenilik olarak sunulan şeylere bir bakınız. Şimdi önümüzde, kendinden başka hiçbir şey düşünmeyen, öğretmenlerine dayak atan, anne-babasına bıçak çeken bir nesil vardır!!?.. Halbuki onları daha sorumlu, daha disiplinli, daha itaatli ve edepli, daha üretken yetiştirmemiz gerekmez miydi?!.. Onlara sıkıntısız başarıların, külfetsiz nimetlerin elde edilemeyeceğini öğretmemiz gerekmez miydi?

"Onların müesseselerini ... mekanizmasını hareket ettiren zembereklerin uçlarını ele geçirdik. Bu zemberekler düzenin sıkı fakat tam hassas yerinde bulunurlar. Biz onların yerine, liberalizmin karışıklığa verdiği ruhsatı yerleştirdik. Biz kanunların icrasına, seçim işlerinin yürütülmesine, basına, şahsın hürriyetine ve bilhassa hür olarak mevcud oluşun köşe taşları olan terbiye ve eğitime ellerimizi sokmuş bulunuyoruz."

Bu kadar açık ifşaatlar karşısında artık daha ne söylenebilir? Yorum sizin!...

Allah'a emanet olunuz.