004  Değer yargılarımız, Küresel Gücün hedefinde...


Değerli okuyucularım,

Bir önceki yazımda, Küresel Derin Devletin, mason locaları, gizli servisler, dünya bankacılık sistemi ve medya gibi dört büyük aracı kullanarak tüm dünyayı yönettiğini, oluşturduğu sosyo-ekonomik yapı ile beyinlerimize hükmettiğini, üstelik bunu da kendi rızamız ile yaptığını belirtmiştim.

Bütün bunları bize kendi rızamız ile yaptırıyorlar. Çünkü sistem, sahip olduğumuz tüm değer yargılarımızı değiştirmekte, beyinlerimizi tamamen kendi telkin ettiği yargılarla doldurmaktadır.

Değerli okuyucularım, davranışlarımızı, sahip olduğumuz fikir ve kanaatler belirler. Birisi hakkında olumsuz bir kanaate sahip isek o kişi ilgili tüm davranışlarımızda kuşkulu, tedbirli ve temkinli oluruz. Sahip olduğumuz bu fikir ve kanaatler ise, belli konularda sahip olduğumuz yargılara göre biçimlenir.

Bu yargıların bir kısmı "Bilimsel yargılar"dır ki doğrulukları deneyle kanıtlandığı için insanlar bunların gerçekliklerinden kuşku duymazlar.

Diğerleri ise <"Değer yargıları"dır. Bunlar herhangi bir nesne ve olguya dinin, devletin, veya herhangi bir topluluğun değer atamasıyla oluşmuş yargılardır. Meselâ ezan, müslüman olmayan bir kişi için hiçbir anlam taşımaz. Ama bir müslüman için "dinin nişanesi"dir. Cebimizdeki banknot, devlet ona bir değer atamamış olsa, sıradan bir kağıt parçasından başka bir şey olmaz. Ay yıldızlı bayarağımızın değeri, aziz milletimizin ona kendisini temsil ettiği yönünde bir değer atamış olması sebebiyledir.

Değerli okuyucularım, "bilimsel yargılar", her zaman tekrar denenerek doğruluğunun kanıtlanması mümkün olduğu için elbette en güvenilir yargılardır. "Değer yargıları" ise böyle değildir. Bunlar, göreceli yargılardır. Bugün yüz liralık banknotun, Devlet tedavülden kaldırıverirse, yarın hiçbir değeri kalmaz. Bugün moda olan pembe bluz, yarın moda değişirse bir anda değersizleşiverir.

Ancak daha önce de bir vesileyle belirttiğim gibi "dinî yargılar" böyle değildir. Bu yargılar bizatihi evrenin yaratıcısı ve kurallarının koyucusu olan Allahü Tealâ tarafından atandığından hakkı (gerçekleri) ifade eden yargılardır. Bu yönüyle dini yargılar, bilimsel yargılara benzerler. Bilimsel yargılar nasıl tekrar tekrar denenerek gerçeklikleri kanıtlanabilirse, değer yargıları olmasına rağmen, dini yargıların da tekrar tekrar araştıralarak doğrulukları bilimsel yöntemlerle kanıtlanabilir. Dinin yasak ettiği, yalan, israf, kibir, alkol, zina gibi olguların kişilere ve topluma verdiği zararı; namaz, oruç, zekat, sila-i rahim, selamlaşma gibi ibadetlerin kişilere ve topluma sağladığı yararları, bilimsel araştırmalarla ortaya koymak hiç de zor bir şey değildir. Ancak şu var ki, gerçeği ifade etmelerine rağmen dini yargıların kişi nezdinde herhangi bir değer kazanması, kişinin onlara inanmasıyla, yani "iman"la mümkün olmaktadır. İnanmayan için bunların hiçbir değeri bulunmamaktadır. Onun için dinde "iman" çok önemlidir. İman olmadan tam olarak uygulanamayacağı için bu kurallardan hasıl olacak faydaların hiçbirisi ortaya çıkmaz. O sebeple dinin temeli "iman", yani Allahü Tealaya inanmak, O'na teslim ve tabi olmaktır. Bu da "Lailahe illallah, Muhammedur rasullulah" sözünde ifadesini bulur. Kişinin bu sözündeki samimiyeti ise haramlardan uzak durmasından anlaşılır. Hadis-i şerifte:

"İhlâsla Lâilâhe illallah diyen cennete girer. İhlâsla söylemek, söyleyeni haramlardan alıkoymaktır." [Taberani] buyruldu.

Dini yargıların, diğer değer yargılarından çok önemli bir farklılığı da değişmezliğidir. Dindeki değişmelere bid'at denir. Bid'atler dini, Rasulullah'ın bizlere tebliğ ettiği aslî durumundan çıkarıp onu yozlaştıran davranışlardır. O sebeple şiddetle yasaklanmıştır. Hadis-i şeriflerde:

"Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür." [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai]

"Bid’at sahibine hürmet eden, İslamiyet’i yıkmaya yardım etmiş olur." [Taberani]

"Bid’atler yayılıp bu ümmetin sonra gelenleri öncekilere lânet edince, ilim sahipleri, bunu herkese bildirsin! Bildirmeyip ilmini gizleyen, Kur’an-ı kerimi gizlemiş sayılır." [İ. Asakir]

"Bir bid’at ehlinin namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz, hamurdan [yağdan] kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur." [İbni Mace] buyruldu.

Değerli okuyucularım, Türk milleti aziz bir millettir. Onu aziz eden, Allah korkusu ve bid'atlere sapmadan bu dinin getirdiği ahkâma (değer yargılarına) dört elle sarılmasıdır. Milletimizi oluşturan farklı ırktan insanları bir arada tutan, İslam'ın getirdiği bu değer yargılarıdır. Hepsi o sayede iyi insanlar olmuşlar ve iyiliği tüm dünyaya yaymaya çalışmışlardır.

Ancak son zamanlarda bu değer yargılarımız, Küresel Gücün amansız saldırılarıyla karşı karşıyadır.

Allah'a emanet olunuz.