004  İnsan, bir yaratılış harikasıdır


Değerli okuyucularım,

İnsan, bir yaratılış harikasıdır. O, Rabbi tarafından olağanüstü nitelikler ve yeteneklerle donatılmış, aziz bir varlıktır. En önemlisi de insan, manevî yükselişe uygun olarak yaratılmışır.

Zamanımızda sistematikçiler insana en yakın sistematik kategori olarak Primat'lar denilen maymunları gösteriyorlar. Hatta evrim teorisini mutlak bir gerçekmiş gibi kabul eden bazı bilim adamları, insanın maymundan türediğini varsayıyorlar. Maymunların gerçekten hayvanların en zekileri olduğunda hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Ama siz hiç, bir maymunun birkaç çıtayı bir araya getirerek bir kümes yaptığını gördünüz mü?

Ulu Allah, diri olmak (hayat), bilmek (ilim), istemek ve istediğini yapmak (irade), gücü yetmek (kudret), görmek (basar), işitmek (sem'i), konuşmak (kelam) yaratmak (tekvin) gibi bazı niteilklere sahiptir. Bunlara Allahü Tealâ'nın subuti sıfatları denir. Önceki yazılarımda da söz etmiştim. Allah (c.c.), bazı canlıları, kısmî ve temsilî bir biçimde de olsa, bilmek, görmek, işitmek gibi bazı nitelikleri taşıyacak şekilde yaratmıştır. Ama bu nitelikler, en iyi şekilde insanda ortaya çıkar.

İnsan bugün onyıllarca sonrasına yönelik projeler yapmakta, büyük barajlar, kilometrelerce uzun asma köprüler, yüzlerce katlı binalar inşa etmekte, denizlerde yüzen devasa gemiler, göklerde uçan yüzlerce ton ağırlığında uçaklar yapmakta, dünyanın en uzak köşelerinde konuşulanları işitmekte, evrenin uzak köşelerinde olup bitenleri görmekte, odasında oturduğu yerde dünyanın her yerinden haberdar olmaktadır.


# İnsan, Rabbinin yeryüzündeki halifesidir

Kısaca bugün insan, Rabbinin kendisine sağladığı olağanüstü yetenekler sayesinde yeryüzünde, diğer hiçbir canlıya nasip olmayan olağan üstü eserler oluşturmakta, yeryüzünü dilediğince çekip çevirmekte ve dilediğince tertip ve tanzim etmektedir. O artık üzerinde yaşadığı yer küre ile de yetinmeyip son 50 yılda uzaya sıçrama gayretleri içine girmiştir.

Aslında bunlarda şaşılacak bir şey yoktur. Bütün bunlar insanın "akıl" boyutunun tezahürleridir. İnsan zaten bunları yapsın diye yaratılmıştır. Bunları yapsın diye kendisine "akıl" gibi üstün bir yetenek verilmiştir. İnsanın fıtratı budur. Ulu Allah, insanı yaratmış, ve ona ruhundan üfleyerek olağanüstü yeteneklerle donatmıştır. Onu yeryüzündeki halifesi kılmış, ona yeryüzünün sahipliğini vermiştir. Ayet-i kerimelerde:

"Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O'dur." [En'am, 165],

"Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır." [Casiye, 13]

buyruldu.

Asıl şaşılacak şey ise, Rabbinin, nefsinin, kendi değerinin ve kendisine yüklenen ilahî misyonun farkında olmayan, dünya hayatını bir oyun ve eğlenceden ibaret gören ham insanın durumudur.


# İnsanın, en büyük sınavı


Değerli okuyucularım,

Gerçekten, insan bir yaratılış harikasıdır ve yeryüzünde diğer hiçbir canlıya nasip olmayan şeyler başarmaktadır. Fakat onu Allah (c.c.) yanında asıl değerli kılan, bu maddî başarıları değildir. Onu asıl değerli kılan, Rabbini tanıması, bilmesi ve onu ademlikten insanlığa yükselten manevî başarılarıdır. Adem, yok demektir. Burdaki yokluktan maksat, elbette cismanî yokluk değildir. "İnsanı insan yapan değerler"lerdeki yokluktur. İnsan o değerleri edindiği zaman yokluktan, yani ademlikten kurtulur. İnsan olmak şeref ve haysiyetine kavuşur.

Ademlikten kurtuluş "iman" ile başlar. İman, "akıl"dan sonra insan hayatını değiştiren en önemli ikinci parametredir.

İmamı Rabbani hazretleri Mektubat adlı pek değerli eserinde, kişi anlamına muttali olarak "Lâilâhe illallah" dediği zaman kalbinde imanın zerresi hasıl olur, buyuruyor. İnsanın hayatında onu hayra götüren bütün iyilikler, kişinin ağzından çıkan bu kısacık sözle başlar. Onun için bütün peygamberler bu söze çok büyük bir önem vermişlerdir. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz:

"Benim ve diğer Peygamberlerin dediği en üstün şey, Lâilâhe illallah sözüdür." [Tirmizi]

"En kıymetli amel, Lâilâhe illallah demektir." [Hâkim]

buyurdu.

Ancak "akıl" nimeti insan olmaya namzet her ademe az ya da çok ihsan buyurulduğu halde, "iman" tamamen kişinin iradesine bırakılmıştır. Gerçekte "iman" insanın, dünyadaki en büyük sınavıdır.


# Hakkı kabul ve reddin bedeli

Eğer kişi içinde bulunduğu düzeni ve onun "Yaratıcı"sını (yani Hakkı, mutlak gerçek olan Allahü Tealâ'yı) idrak eder, onaylar, onun hüküm ve kurallarına uymayı kabul ederse; düzenin Yaratıcısı, kendisine, onu ademlikten kurtarıp olgun bir insan yapacak dürüstlük, cömertlik, adalet, sabır, merhamet, hilm (yumuşaklık) gibi ilahî meziyetlerinden ihsan eder. Onun basiretini açar. Onu maddî ve manevî gerçeklikleri kavrayıp gören bir kalbe sahip kılar. Onu dünyada da ahırette de huzurlu, mutlu kılar. Onu, diğer hemcinsleri arasında seçkin bir hale getirir.

Ama aksine gerçeği örter, hakkı inkar eder, nifak ve bozguncuk yapar, o düzen içinde yaşayan diğer canlıların hakkını hukukunu çiğner, huzurunu kaçırırsa, her düzen sahibinin bu tür kişilere yaptığı gibi, ilahî düzenin sahibi ve Yaratıcısı da bunları şiddetle cezalandırır.

"Düzeltilmişken, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın." [Araf, 56]

"Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." [Şuara, 182-183]

Değerli okuyucularım, gerçekte, ilahî düzen, dünya hayatında bu tür kişileri otomatik olarak cezalandıracak şekilde tanzim edilmiştir. Yasaklandığı halde kibirlenen insanların nasıl herkes tarafından tecrit edildiğini, haram kılındığı halde alkol alanların nasıl kaza yaparak paramparça olduklarını, din-i mübini evlâtlarına öğretmeleri gerektiği halde öğretmeyen ana-babaların nasıl onların hışmına uğradıklarını hatırlayın. Kuşkusuz bunların ahıret cezası çok daha şiddetlidir.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş