003  Mutlak anlamda tek gerçek vardır


Değerli okuyucularım,

Mutlak anlamda tek bir gerçek vardır. O da bizatihi Allahu Tealâ'nın kendisidir. Allah'ın, Hakkın (Gerçeğin) ta kendisi olduğu Kur'an-ı kerim'in farklı yerlerinde değişik biçimlerde ifade edilmiştir:

"Allah, hakkın ta kendisidir." [Lokman, 30]

“Yeryüzünde ne varsa hepsi fanidir. Ancak ululuk ve büyüklük sahibi, Rabbinin hakikati kalır, o bakidir.” [Rahman, 26-27]

"Keza Hak yalnız Allah'tır; O'nu bırakıp taptıkları sadece batıldır. Doğrusu Allah yücedir büyüktür." [Hac, 62]

"O gün, Allah onlara kesinleşmiş cezalarını verecektir. Allah'ın apaçık hak olduğunu bileceklerdir." [Nur, 25]

"Allah'ın geceyi gündüze ve gündüzü geceye kattığını, her biri belirli bir süreye kadar hareket edecek olan güneşi ve ayı buyruk altında tuttuğunu; Allah'ın, yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilmez misin? Bu, Allah'ın hak olmasından ve O'ndan başka taptıkları şeylerin batıl olmasındandır. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür." [Lokman 29-30]

"İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki O'nun gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun." [Fussilet, 53]


# Yaratılmış gerçeklikler

Değerli okuyucularım,

"Madde alemi" ve "Ruhlar alemi", yaratılmış gerçekliklerdir. Onların var olmaları ve ayakta kalabilmeleri, Allah (c.c.)'ın iradesi ile olmaktadır. Çünkü onlar, varlıklarını, düzenlerini, enerjilerini, işleyiş düzenek ve programlarını Allahu Tealâ'dan almaktadırlar. Allahu Tealâ istemez ise bir kuş kanadını çırpamaz, bir bebek annesini ememez, bir yaprak fotosentez yapamaz. Çünkü onları yaratan, o işleri yapması için programlayan Allahu Tealâ olduğu gibi, o işleri yapabilmeleri için gerekli kuvveti sağlayan ve yaptıkları işleri yaratan da gene Allahu Tealâ'dır.

"Allah her şeyin yaratanıdır." [Zümer, 62]

"Dönüşünüz Allah'adır. O'nun herşeye gücü yeter." [Hud, 4]

"Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir, bütün varlığı ayakta tutan O'dur." [Bakara, 255]

"Kendi bağına girdiğin zaman: Bu Allah'dandır, benim kuvvetimle değil, Allah'ın kuvveti ile olmuştur, deseydin ya!" [Kehf, 39]

"Bütün işleri düzenleyen O'dur." [Yunus, 3]

"Gökten yere kadar her işi, O idare eder." [Secde, 5]

"Allah, her şeyi güzel yaratmıştır." [Secde, 7]

"Biz insanı, en güzel şekilde yarattık." [Tin, 4]

"Oysa sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır." [Saffat, 96]

"O (Rab) ki seni yarattı, seni düzenledi, sana ölçülü bir biçim verdi." [infitar, 7]

"Doğrusu Allah, alemlerden müstağnidir." [Ankebut, 6]

"Göklerde ve yerde bulunanlar, O'ndan isterler. O, her gün yeni bir iştedir." [Rahman, 29]

"Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır." [Hud, 6]

"Allah, işinde hakimdir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler." [Yusuf, 21]


# Yaratılmış şeyler fânidir, varlıkları Allah'a bağlıdır

Değerli okuyucularım,

"Madde alemi" ve "Ruhlar alemi" yaratılmış gerçekler olduğu için fânidirler. Yani bir başlangıçları, bir varlık dönemleri, bir sonları vardır. Varlıkları sonsuz değildir. Varlıklarının sonsuz olması, Allahu Tealâ'nın onları sonsuz olarak ayakta tutması ile mümkündür.

Materyalist felsefe, Allahu Tealâ'nın varlığını kabul etmediği için, "Madde alemi"ni, hâşâ, O'nun yerine koymaya çalışıyor. "Madde aleminin kendiliğinden var olduğunu, başlangıcının ve sonunun olmadığını" savunuyor. Ancak onların bu tezi, çağdaş bilimin bulguları tarafindan çürütülmüştür. Gerçekte Materyalist felsefenin, bir felsefî öğreti olarak açıklayamadığı birçok şey vardır.

Değerli okuyucularım, mutlak gerçek olan Allahü Tealâ'nın dışındaki tüm yaratılmış alemlerin varlıkları hayal mertebesindedir. İnsanın içinde bulunduğu düzenden elde ettiği bilgi, bir "duyum" bilgisidir. İnsan, içinde bulunduğu düzeni ancak duyumlarıyla algılayabildiği kadar bilir. Algılama; göz, kulak gibi duyu organlarımızdan gelen duyumların (bir anlamda hayallerin) zihin tarafindan anlamlandırılması olayıdır. İnsan duyumlarından elde ettiği bu algılarla varlıkları tanır, onları var veya yok bilir. Bir örnek vereyim. Bir asker karanlıkta, hiçbir şey göremez. Ama termal kamera ile baktığı zaman düşman askerlerini görmeye başlar. Burada olan nedir? Birinci durumda algı olmadığı için düşman yoktur. İkinci durumda düşman algılanabildiği için vardır. Demek ki, biz ancak, algılayabildiklerimizi var kabul ediyoruz.


# Aciz insan, ancak algılayabildiklerini var sayar

Aynı şekilde herhangi bir nesneye var dememiz de, onun, renk, şekil, ağırlık, ses, koku gibi özelliklerini algılayabilmemiz sebebiyledir. Algılayabildiğimiz her nitelik, bir bilgidir. Eğer bu özelliklerinden hiçbirini algılayamaz isek, o nesne gerçekte var olduğu halde, biz onu yok sanırız.

Görülüyor ki insan gerçekte maddenin aslına değil, ondan gelen duyumlara maruz ve muhatabtır. Bu duyumlar, zihnimizde önceki bilgilerle anlamlandırılarak çeşitli nitelikleri olan eşya tasavvurları halinde tecessüm ederler. Dolayısıyla çevremizdeki var kabul ettiğimiz alem, gerçekte, çeşitli sinir ve beyin işlevleriyle, gelen duyumlardan zihnimizde oluşan hayalî bir dünyadır. Bunun rüyalardan farkı, mantalitesi olması ve süreklilik arzetmesidir. Bu da Allah (c.c.) tarafından sağlanmaktadır.

O sebeple Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz,

"İnsanlar uykudadır. Ölünce uyanırlar" [İmam-ı Rabbani] buyurdu.

Evet, insan ancak öldükten sonra mutlak gerçeğe muttali olur.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş