080  Ahıret hayatı (1)


Değerli okuyucularım,

Sizlere ahıret inancımızın temelini teşkil eden bazı bilgileri aktarıyordum. Fakat günlük hayatımızda bizleri sürekli sıkıntılara sürükleyen gizli bir fitnenin öyle dışavurumlarıyla karşı karşıya geliyoruz ki bunları anlatmadan geçmek elbette büyük bir hata olur. Zararın önlenmesi, bir fayda sağlamaktan önce gelir. Elbette en önemli şey insanın ebedî mutluluğudur. Buna engelleyen her şeyle mücadele etmek, hepimizin görevidir.

Bu oyun, bazen bizim güzel insanlarımızın içindeki "merhamet duyguları" istismar edilerek, bazen insan fıtratının ana unsurlarından biri olan "özgürlük duyguları", hatta insanın "cinsel içgüdüleri" istismar edilerek, bazen insanın "kibir ve kendini beğenme duyguları" istismar edilerek, bazen de "millî ve dinî duygular" istismar edilerek çok sinsice, çok ustaca, çok akıllıca oynanmaktadır. Tamamen bilimsel yöntemler kullanılmaktadır.

Küresel Derin Devlet, mallarımızı, evlâtlarımızı, huzurumuzu, bunlardan çok daha önemlisi de dinimizi imanımızı ve sonsuzu kadar sürecek ebedî bir mutluluğumuzu elimizden alan, bizleri hergün maddî ve manevî olarak biraz daha yoksullaştıran, dünyanın gelip geçmiş en örtülü, en organize, en akıllı, iyiliğe ulaşmak adına sürekli kötülük üreten en bencil bir örgütüdür. Bu kendisi görünmez fakat etkileri hergün bir yerde bir vesile ile karşımıza çıkan, bazen insaniyet, bazen medeniyet, bazen çağdaş- lık postuna bürünerek hedefine doğru ilerleyen mekanizmayı anlamadan, hiçbir toplumsal olayı doğru şekilde anlamak mümkün değildir.

O sürekli yeni gündemler oluşturarak insanları onlarla meşgul ederken perde arkasında dünyanın bütün kaynaklarını kendisine aktararak sürekli büyüyen ve gittikçe daha etkin hale gelen bir harekettir. Bu sözlerim, size, belki de fikrî bir saplantı gibi gelebilir. Hayır... Hergün dünyanın her yerinde yüzlerce insan, bunların fitneleri sebebiyle ölmektedir. Hergün onlarca insanın öldüğü, insanların birbirlerinin amansız düşmanı haline getirildiği 12 Eylül öncesindeki olayları hatırlayın... Yalnız birinci ve ikinci dünya savaşlarında onmilyonlarca insan bunların fitneleri sebebiyle hayatını kaybetti. O sebeple bu fitne mekanizmasını, kullandıkları araç, gereç ve yöntemleri bilmek ve bunların oyunlarına gelmemek, hepimiz için çok önemlidir. Özellikle de devlet sorumluluğu taşıyan kardeşlerimiz için...

Yeri geldikçe, inşaallah, bunların bu çirkin oyunlarını sizlere açıklamaya devam edeceğim. Şimdi gelelim asıl meselemize...

Değerli okuyucularım, insanın ölümüyle ahıret hayatı başlar. Kuşkusuz bütün bilgisi dünyadan aldığı duyumlarla sınırlı olan insan için ahıret hayatıyla ilgili bilgileri edinmek elbette olanaksızdır. Bu bilgiler ancak içinde yaşadığımız düzenin yaratıcısı ve sahibi tarafından, elçileri aracılığıyla bizlere bildirilmiştir. Allah elçilerinin verdiği bilgilerden en küçük bir kuşku duymamalıdır. Çünkü onlar şaka olarak söyledikleri sözlerde bile yalan konuşmamışlardır. Doğru sözlü olmak (sıdk) peygamberliğin en önemli niteliklerinden biridir. Ayrıca onların gelecekle ilgili verdikleri bilgilerin birçoğu bizzat sonradan yaşanan olaylarla da doğrulanmıştır. Ayet-i kerimelerde:

"Yalan sözden sakınınız!" [Hac, 30]

"Ey İman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin" [Ahzâb, 70] buyruldu.

Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de:

"Ben de şaka yaparım, fakat doğru konuşurum" [İmam-ı Gazali]

"İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun!" [Ebu Davud]

"Yalan, nifak kapılarından biridir." [İbni Adiy]

"İman sahibi, her hataya düşebilir. Fakat, hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez." [İbni Ebi Şeybe, Bezzar] buyurdu.

Yalanın bu kadar çirkin görüldüğü bir dinin peygamberinden elbette yalan söz beklenemez ve bu konuda verilen bilgilerin hiçbirinden en küçük bir kuşku duyulamaz.

Değerli okuyucularım, kıyamete kadar olmuş ve olacak her şey peygamberimize bildirilmiştir. Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Rausulullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur [1]:

"Şüphesiz Allah benim gözümden dünya (perdesini) kaldırdı. Bugün olup bitenleri gördüğüm gibi kıyamete kadar olmuş ve olacakları (dizlerine vurarak) işte şu dizlerim gibi görüyorum. Allah onları apaçık peygamberine gösterdiği gibi ondan önceki peygamberlerine de gösterdi."

Huzeyfe (r.a.)'dan gelen bir başka rivayette ise:

“Rasulullah (s.a.v) bize bir hutbe okudu. Bu hutbesinde kıyamete kadar olacak şeylerden hiç birini bırakmadan anlattı. Onları aklında tutan tuttu, tutmayan unuttu. Nasıl ki bir adam birini tanıdıktan sonra unutur da tekrar görünce hatırlarsa, ben de Rasulullah (s.a.v)’in söylediği şeylerden unuttuklarımı ortaya çıkınca hatırlıyorum.” [Buhari, Müslim] buyruldu.

Sonradan ortaya çıkan birçok olayın Rasulullah (s.a.v.)'i doğrulaması, elbette, inananların imanlarını pekiştiren, çok hayreti mucib bir olgudur.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş


-------------------------------
[1] Kitapçı, Zekeriya, 2009. Hz. Peygamberin Hadislerinde Türkler, 6.baskı. Yedi Kubbe Yayınları:1, Konya.