069  İmansız ölmemek için -5-


Değerli okuyucularım,

İmansız bir kalb, ölü bir kalbdir. İman, kalbin ruhu gibidir. Kalb, imanla canlanır. İmanın nuru olan muhabbetullah (Allah sevgisi) arttıkça, kalbde, manevî bir neş'e, huzur ve sükûn hasıl olur. Bu durum, insanın bedenine, bakışlarına, sesine ve her hareketine aynen yansır. Bir televizyon sohbetinde dinlemiştim. Ses teknolojileri üzerine çalışan bir yazılım mühendisi, kendisi ile yapılan bir söyleşide, çeşitli yerlerde ses kayıt ve analizleri yaptıklarını, kalbdeki huzurun aynen insanın sesine de yansıdığını, hac farizasını yerine getiren kişilerle, stresli ortamlarda bulunan huzursuz kişilerin ses değerlerinin farklı çıktığını anlatmıştı. Kalbe bu huzuru veren Allahü Tealâ'nın anılması, O'na güvenilmesi, O'na teslim ve tabi olunmasıdır. Böyle kalbi huzurlu zikir ehli kişilerin, her ne kadar bedenleri halkla beraber ise de, kalbleri her an Hak iledir. Ayet-i kerimede:

"Kalbler ancak Allah'ı anmakla, huzura kavuşur." [Rad, 28] buyruldu.

Değerli okuyucularım,

Kalbde "imanı zayıflatan her olgu", imansız gitmeye neden olan bir etkendir.

İmam-ı a'zam hazretleri, imanın, dil ile ikrar, kalb ile de tasdik olduğunu, imanda azalma, çoğalma olmayacağını ifade etti. Halbuki ayet-i kerimelerde:

"Bir sure inince, aralarında 'Bu, hanginizin imanını artırdı?' diyen ikiyüzlüler vardır. İnananların ise imanını artırmıştır." [Tevbe, 124]

"İnananlar ancak o kimselerdir ki, ... Allah’ın ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır." [Enfal, 2] buyruldu.

O halde azalan çoğalan nedir? Azalan çoğalan imanın nuru olan Allah sevgisi ve korkusudur.

Sevgi, kalbî bir bağlılıktır. İnsan Rabbine inanarak O'nu sevdiği zaman, kalbinde O'nunla ilgili her şeye karşı bir sevgi hasıl olur. Hatırlayacaksınız, geçen yazılarımdan birinde, Allahü Tealâ ile ilgili olup O'nu hatırlatan şeylere "şeairullah" dendiğini, bunların yeryüzünde Allahü Tealâ'nın nişaneleri olduğunu belirtmiştim. İşte bu nişanelerin en önemlileri, Kur'an, Allah'ın Elçileri ve müminlerdir. İlahi rahmet, onlar vasıtasıyla dünyaya yayılır. İnsanın en büyük dostu, Allahü Tealâ ve O'nun yeryüzündeki nişaneleri olan Allah elçileri ve müminlerdir. Çünkü onlar onu hayra götürmeye ve ebedî bir ateşten kurtarmaya çalışırlar. Bunun için de hiçbir ücret ve karşılık beklemezler. Ayet-i kerimede:

"Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve ... müminlerdir." [Maide, 55] buyruldu.

Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de:

"... Ben, sizi tutuyor, ateşe düşmenize engel oluyorum. Sizler ise, ellerimden kurtulup ateşe düşmeğe çabalıyorsunuz!" [Buhari, Müslim] buyurdu.

Onları sevmek ve sevdiğini yalnız Allah rızası için sevmek en önemli iman belirtisi olduğu gibi, onların düşmanı olan kafirleri sevmemek ve sevmediklerine yalnız Allah rızası için düşmanlık etmek de aynı şekilde önemli bir iman belirtisidir. Buna İslam literatüründe "Hubb-i fillah, Buğd-i fillah" (Allah için sevmek, Allah için düşmanlık etmek) denir. Hadis-i şeriflerde:

"İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alâmeti, hubb-i fillah, buğd-i fillahtır." [Ebu Davud]

"İmanın temeli müslümanları sevmek ve kafirleri sevmemektir." [İ.Ahmed]

"Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!" [Ey Oğul İlmihali]

"İmanın efdali Allah için sevmek, Allah için buğzetmek, diliyle de Allahı anmak, kendisine hoş geleni, başkasına da hoş görmek, istemediği bir şeyi başkası için de istememek, hayır konuşmak veya susmaktır." [Taberânî] buyruldu.

Değerli okuyucularım, görülüyor ki, hubbi fillah ve buğdi fillah, yani sevdiklerimizi sırf Allah rızası için sevmek, sevmediklerimize de yalnızca Allah rızası için düşmanlık etmek, sağlam ve kâmil bir imanın en önemli göstergelerinden biridir.

O sebeple, imansız ölmemek için, Allah rızası için sevmeli, Allah rızası için düşmanlık etmelidir. Sevgi ve düşmanlıklarımızda ölçü olarak, nefsimizin heva ve arzularını, kişisel çıkarlarımızı esas almamalıdır. Bu konuda doğru ölçü, Allah'ın ahkâmı ve rızası olmalıdır. İnsan, nefsinin istekleriyle hareket ederse, hep yanılır. İnsanın nefsi, hem kendisinin hem de Allah'ın en büyük düşmanıdır. Ve daima kötülüğü emreder. Nefsine tabi olanlar sıkıntılardan kurtulamazlar.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş