034  Bazı ifadelerin tevili zorunludur -1-


Değerli okuyucularım,

Bir önceki yazımda sizlere, yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için, İslam bilginlerinin, ayet-i kerimelerde Allahü Tealâ'ya mekân ve organ isnat ediyor gibi görünen ifadeleri tevil etmek zorunda kaldıklarını belirtmiştim. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından, şimdi bunlara birkaç örnek vermek istiyorum.

Meselâ ayet-i kerimede:

"Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz?" [Mülk, 16] buyruldu.

Şimdi bu ayet-i kerimeye bakıldığında sanki Allah (c.c.), gökte imiş gibi anlaşılır. Halbuki bu ayet-i kerimeyi Taberi "Gökte olanların, Allanın emriyle sizi, yerin dibine geçirmeyeceğinden emin misiniz? diye yorumlamış, İmam-ı Beydâvî de, "Sizi yere batıracak olan Allah’ın bu âlemin tedbirine vekil ettiği melekten emin misiniz?" diye tefsir etmiştir.

Feth suresi 10. âyet-i kerimesinde:

"Allah’ın eli onların eli üstündedir." buyruldu.

Elmalılı, İbnü Cerir'in tefsirinde buna, birisi "onların Allah'ın peygamberine bey'at etmekle Allah'a bey'at etmiş olduklarını", diğeri de "Allah'ın kuvveti onların kuvvetinin üzerinde olduğunu" bildiren iki anlam verildiğini bildirmektedir.

Ayet-i kerimede:

"Rahman, Arşa istivâ etmiştir." [Taha, 5] buyruldu. Araf, 54., Yunus, 3., Hadid, 4. ayet-i kerimelerinde de "Gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş'a istivâ etti" buyrulmaktadır.

Bu ayet-i kerimelerdeki istivâ kelimesi, tefsirlerde "Arşı hükmü altına almıştır. Arşı kudretiyle kuşatmıştır. Arşa hakim olmuştur. Arş üzerine hükümran olmuştur" gibi anlamlarla yorumlanmıştır.

Elmalılı tefsirinde, istivâyı; "... istivâ kelimesinin lisanda oturma veya ayakta durma ve korunma ile istikrarda da kulanıldığından dolayı, Allah tıpkı bir taht, bir sandalye veya dam üstünde duran bir şahıs vaziyetinde Arş'a dayanmış bidüziye oturuyor veya dikiliyor veya yatıyor gibi bir düşünceye sahip olmak, aklen ve şer'an pek büyük bir cahillik olur. Böyle bir mânâya lafzın lugat bakımından müsaadesi varsa da şer'an ve aklen yoktur.

O halde bütün bunların üzerine taallûk eden istivânın hakikati, idrak seviyemizden pek yüksek olduğunu itiraf etmelidir. Bu bakımdan iman edilecek tefsir Selef'in çoğunluğunun mezhebine göre tefsirdir ki şudur: Allah, gökleri ve yeri özel vakitlerde yarattı, sonra da hudûs (sonradan olma) ve yok olma, bir yer tutma ve yön şüphelerinden münezzeh olarak murad ettiği mânâ ile Arş üzerine istivâ eyledi." şeklinde ifadelerle yorumlamıştır.

Müfessir, "sonra Arş'a istivâ etti" ifadesini taşıyan ayet-i kerimeleri de mealen "gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istivâ etti (hükümran oldu)" şeklinde dilimize çevirmiştir.

Mutasavvıf İmam-ı Rabbani hazretlerinin yaklaşımı biraz daha farklı olup; kalb, küçük alem olan insanda nasıl halk ve emir alemleri arasında bir geçit olarak her iki alemi de kapsıyorsa, Arş'ın da büyük alemde halk ve emir alemleri arasında bir geçit olup her iki alemi de kapsadığını; Arş'ın, bütün sıfatları toplayan Hazreti Allah'ın nurlarının zuhur yeri olduğunu, belirtmektedir. (Mektubat-ı Rabbani, Mektup: 323-324)

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş