Bebeklerde Sağlıklı Beslenme Kriterleri

Bebeğin doğumundan ilk 2 yılın sonuna kadar olan beslenmesi tüm yaşamını etkiler. Bu dönem hem büyüme, hem de sağlıklı bir yapı ve davranış gelişimi için kritik olan "pencere" dönemidir. İki yaşına gelmiş bir çocukta büyüme duraklamış ve bodurluk gelişmişse bu dönemden sonra düzeltilmesi oldukça zordur. Bu nedenle beslenmenin ilk yıllarda düzgün olması gerekir. Beslenme 2 yaşına kadar annenin sorumluluğundadır. Bebeği beslerken açlığına ve doygunluğuna saygı duyulmalı ve asla zorlanmamalıdır. Beslenme sakin ve duygusal olarak huzurlu bir durumda yapılmalı; dokunarak, gülümseyerek, konuşarak ve göz teması kurularak tamamlanmalıdır. Beslenme, çocukların beyin ve sinir sistemlerinin gelişiminde de önemli rol oynar. Beynin hem makro yapısı, hem mikro yapısı (sinirlerin kılıflanıp aralarındaki sinir iletim maddelerinin oluşması) beslenmeden etkilenir. Bunun sonucunda da öğrenme etkilenir. İlk iki yılda beyin gelişimi beslenme yetersizliğine ve negatif çevre koşullarına çok hassastır.

Sağlıklı tamamlayıcı beslenme önerileri

Bebek 6 aya kadar sadece anne sütüyle beslenmeli, su dahil başka katı ve sıvı bir besin verilmez.

Altı aydan sonra tamamlayıcı besinlere başlanır ancak anne sütüne iki yaşına kadar devam edilmesi önerilir.

Tamamlayıcı besinler, anne sütü ile beslenenlerde günde 3 kez, anne sütü almayanlarda günde 5 kez verilir.

Tamamlayıcı besinleri verirken bebeğin isteği ve iştahı dikkate alınmalıdır. Tamamlayıcı besinlere sıvı olarak ve az miktarda başlanmalı, giderek kıvamı ve miktarı arttırılmalı ve kaşıkla verilmelidir.

Bu dönemde çocuğa farklı besinler sunulmalıdır.

Günlük sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır. Ancak bebeklere günde 240 ml'den fazla meyve suyu önerilmez. Aşırı meyve suyu tüketimi iyi beslenememe, kısalık veya obezite oluşumunu arttırabilir.

Bebek bir yaşına gelene kadar şeker, tuz, bal, kahve, konserve, kızarmış yiyecekler, işlenmiş besinlerden kaçınılmalıdır.

Yemek hazırlanmadan önce eller sabun ve suyla yıkanmalı, hazırlanan besinler hemen verilmeli, bir önceki yemekten artanlar verilmemelidir.

İki yaşından küçük bebeklerde zenginleştirilmemiş vejetaryen diyet verilmemelidir. Demir, çinko ve kalsiyum eksikliği olabilir.

Fonksiyonel Besinler

Son yıllarda toplumda çoğunluk, ilaç kullanmak yerine doğru beslenerek sağlığını korumaya çalışmaktadır. Doğru beslenme ile kalp damar hastalıkları, bazı kanser türleri, osteoporoz ye obezite riskinin azaltılabileceği tartışılmaya başlanmıştır. Günlük diyetin daha fazla meyve, sebze ve tahıl ilavesiyle oluşturulması, kronik hastalıkların gelişmesine karşı önerilmektedir.

Fonksiyonel besinler, doğal besin öğeleri içeren besinlerdir. Normal diyetin bir bölümü olarak tüketilmelidir, insan vücudunda belirlenmiş rolleri vardır. Bu besinler bağışıklık sistemini güçlendirici, bazı hastalıkları önleyici, bazı hastalıkların iyileşme döneminde destek verici, fiziksel ve ruhsal şikayetleri kontrol edici ve yaşlanma sürecini yavaşlatıcı olarak etkide bulunurlar. Fonksiyonel besin kavramı çocuklar için de geçerlidir. Bebek daha anne karnında iken annenin beslenme şekli bebeğin büyüme ve gelişmesini etkileyeceğinden "fonksiyonel" bir beslenmedir. Anne sütü de fonksiyonel bir besindir; içinde bebeği sağlıklı büyütecek, hastalıklara karşı koruyacak maddeler vardır. İshal, alerji, laktoz intoleransı, nekrotizan enterokolit, irritabl barsak sendromu riski anne sütü ile beslenmede belirgin şekilde azalır. Besinlerle alınan lifler, vitamin ve mineraller, yağ asitleri, probiyotik, prebiyotik, sinbiyotikler, biyoaktif bileşikler fonksiyonel besinler olarak kabul edilir.

Bir çocuğun organ gelişiminde ve sağlıklı yapılanmış organ sisteminin devamında yeri olan fonksiyonel gıdaların yanı sıra beyin ve sinir sistemi üzerinde etkili olan, zihinsel performansını oluşturan ve yükselten fonksiyonel gıdalar önümüzdeki yıllarda da en popüler çocuk beslenme konuları arasında yer almaya devam edecektir. Bu bakımdan omega-3, omega-9 yağ asitleri, demir, iyot, çinko, folat ve vitamin B kompleksinin önemi büyüktür.

Omega-3 yağ asitleri

Yağlar, yağ asitlerinden oluşurlar. Çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA) ikiye ayrılır. Bunlar linoleik asit (omega-6) ve linolenik asit (omega-3) 'tir.

Çoklu yağ asitleri vücutta sentezlenmez ve bunların dışardan bir besin kaynağı şeklinde alınması gerekir. Omega-6 bitkisel yağlarda, margarinde, yağsız et ve yumurta gibi çok çeşitli besinlerde bulunur. Omega-3 ise, balık, balık yağı, keten tohumu, kenevir, kanola, semizotu ve cevizde zengindir. Besinle alınan omega-3, karaciğerde daha uzun zincirli olan dokozahegzaenoik aside (DHA) ve ekozapentaenoik aside (EPA) metabolize edilebilir. Bu dönüşüm sadece insanda olur ve omega-3'ün yalnızca %5-15'i DHA'ya dönüşür. Balık ve diğer deniz ürünleri değişen miktarlarda DHA ve EPA içerir.

Aşırı miktarda omega-6'dan zengin yağlar kullanılırsa (ayçiçek ve mısırözü yağı gibi), yaşlılık, hastalık ve stress durumlarında, omega-3'ün DHA'ya dönüşümü olumsuz olarak etkilenebilmektedir. Bu nedenle omega-3 yağ asidi alımına önem verilmelidir. Omega-3 yağ asitlerinin en zengin kaynağı balık ve deniz ürünleridir. Bu nedenle balık tüketimi haftada en az iki kez olmalıdır. Balıkları, ızgara veya kızartma yapmak yerine, buğulama veya suda haşlama yöntemiyle pişirmek daha sağlıklıdır. Ayrıca semizotu en zengin omega-3 içeren koyu yeşil yapraklı sebzedir. Ceviz yine omega-3'ün zengin kaynaklarındandır. Bebeğin günlük beslenmesinde bu besinlere yer verilmelidir.

Omega-3 yağ asidinin bulunduğu besin kaynakları aynı zamanda çinko ve folik asidin zengin kaynaklarıdır. Bu vitamin ve mineraller beyin gelişimi ve büyüme için gereklidir. Ayrıca omega-9 yağ asidinin yani zeytinyağının beslenmedeki önemi çok büyüktür. Bugün akdeniz diyetinin sağlığı koruyuculuk etkisi tartışılmaz. Akdeniz diyeti denilince akla ilk gelen şüphesiz ki zeytinyağıdır. Akdeniz diyetine gebelik süresince dikkatle uyulmalı ve bebek 6 aylık olup tamamlayıcı besinlere geçtiğinde başlanarak bu diyete ömür boyu devam edilmelidir. Yemekleri pişirirken zeytinyağını tercih etmelidir.

Beslenme alışkanlıklarında. zeytinyağı, balık, yoğurt, süt, sebze (özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeler), meyve, ceviz, fındık ve tam tahıl tüketimine ve çeşitliliğe yer verilmelidir. Buharda haşlanmış sebzeler ve sebze çorbaları sağlıklıdır. Meyveleri kabuklu tüketerek lif alımı arttırılmalıdır. Lifler bağırsakların düzenli çalışması için gereklidir.

Prebiyotik-probiyotikler

Probiyotikler: Bağırsak florasını koruyan mikroorganizmalardır. Doğal olarak anne sütünde vardır. Probiyotik içeren doğal besinler yoğurt ve kefirdir.

Prebiyotikler: Bağırsak florasında seçici olarak bir veya daha fazla sayıdaki bakterilerin aktivitesini ve/veya gelişmesini arttırarak sağlık durumunu olumlu etkilerler. Sindirilmeyen besin bileşenleridir. Besinlerde doğal olarak bulunurlar. Anne sütünde 130'dan fazla çeşitte prebiyotik bulunmaktadır. Anne sütünde probiyotikler ve prebiyotikler bir arada bulundukları için anne sütü "tek doğal sinbiyotik" besin olarak adlandırılır.

Ayrıca sarımsak, muz, pırasa, brokoli, karnıbahar, enginar, buğday, kuru baklagiller prebiyotik kaynaklarıdır. Prebiyotik ve probiyotikler bağışıklık sistemini güçlendirir, sindirim sistemi fonksiyonlarını düzenler ve korurlar.

Yağlı tohumlar: E vitamini, selenyum, çinko ve esansiyel yağ asitlerinden zengindirler. Selenyum, özellikle hücresel bağışıklığı arttırmakta ve sağlıklı bir ten dokusu sağlamakta görevlidir. Selenyum, tiroidin çalışması için gerekli olan antioksidandır.

Zihinsel performansı arttıran besin öğeleri ve besin kaynakları

Omega-3 yağ asidi: Balık, balık yağı, ceviz içi, keten tohumu, semizotu omega-3'ün en zengin besin kaynaklarıdır. Omega-3 yağ asitleri beyin ve gözün retina gelişiminde çok önemli görevler alırlar. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirirler.

Çinko: Kırmızı et, balık, yumurta sarısı, süt, kuru baklagiller, kuru yemişler (ceviz, fındık, badem vb.) çinkonun en zengin besin kaynaklarıdır. Beyin gelişimini sağlar. Ayrıca büyüme ve gelişme için gereklidir.

İyot: Tek besin kaynağı iyotlu tuzdur. Bu nedenle 1 yaşından itibaren çocuk diyetine az miktarda eklenen tuz iyotlu olmalıdır. İyot tiroid bezinin çalışmasını ve beyin gelişimini sağlar ve büyüme gelişme için gereklidir.

Demir: Kırmızı et, yumurta sarısı, pekmez demirin en zengin besin kaynaklarıdır. Beyin gelişimi ve bağışıklık sistemi için gereklidir.

Folik asit: Koyu yeşil sebzelerde en fazladır. Sinir sisteminde ve buna bağlı olarak beyin gelişiminde etkilidir.

B kompleks vitaminleri: Tahıl ve tahıl ürünleri, kurubaklagiller B kompleks vitaminlerinin en zengin kaynaklarıdır. Enerji metabolizması, bağışıklık sistemi, sinir sisteminde ve buna bağlı olarak beyin gelişiminde etkilidir.

Kolin: Bir çeşit B vitamini olan kolin çocukların beyin gelişimi açısından oldukça önemli bir besin öğesidir. Kolin, beyindeki hafıza hücrelerinde bulunur.

Antioksidanlar: Beyin, özellikle kan akımının ve demir miktarının fazla olması nedeniyle oksidatif zedelenmeye yatkındır. Bebeklerde bu risk daha fazladır ve bu zedelenmeyi önlemek için çocuklarda antioksidan besinler oldukça önemlidir. Anne sütünde doğal olarak çoğu bulunduğu için bebeklerin anne sütüyle beslenmeleri beyni zararlı öğelere karşı korur.

Başlıca antioksidan maddeler A, C ve E vitaminleri ve selenyumdur. Tamamlayıcı besinlere geçilmesinden itibaren A, C, E ve selenyum içeren besin kaynaklarına yer verilmelidir. Yumurta sarısı, kayısı, havuç A vitamininin zengin kaynaklarıdır. Turunçgiller (portakal, limon, mandalina), çilek, kivi, biber, domates, maydanoz C vitamininin en zengin kaynaklarıdır.

"Doğru beslenme, sevgi, dokunma" bir bebeğin büyümesi ve zihinsel performansının arttırılması için en önemli gereksinimlerdir.

Prof. Dr. Hilal Mocan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı HM Çocuk Sağlığı Kliniği, İstanbul

.............................................................................................................................

http://www.icimsmartt.com.tr/prof_hilal_mocan.asp 17.02.2008