05  Artık liseliyim


Artık liseliydim.

Lisede ilgi alanımda değişmeler oldu. Bu defa kimyaya merak salmaya başladım. Artık, sıvası bile yapılamadığı için dıştan çok çirkin görünen, fakat içinde mükemmel bir sevgi ve muhabbet havası yaşanan iki katlı evimizde kendime bir laboratuvar kurarak kitaplarda ne okuyorsam evde onu yapmaya çalışıyordum.

Hastanede çalışan bir köylümüz vardı: Meryem abla. Ondan rica ederdim, bana kullanılmış boş serum şişeleri, büyük ilaç ampulleri ve benzeri şeyler bulur getirirdi. Hastanede çöpe atılacak bu malzemeleri ben değerlendirir, güzelce yıkar, temizler, deneme materyali olarak kullanırdım. O zamanlar 22 bin nüfuslu Denizli gibi küçük bir yerde, nerede bulacaksın deney tüpünü, nerede bulacaksın erlenmayeri. Ancak ilgi çekicidir, dokuma sanayiinin gelişkin olması sebebiyle, çeşitli asitler, bazlar, tuzlar ve benzeri kimyasallar kolayca bulunuyordu.

Bu küçük laboratuvarımda çok elektrolizler, analizler, sentezler yaptım. Şimdi düşünüyorum da kimyasalların özellikleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan ne kadar tehlikeli şeyler yapmışım. Eğer bu yazılarımı okuyan benim gibi meraklı gençler olursa, onlara tavsiyem, kesinlikle bütün özellikleri hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmadıkları materyalle çalışmasınlar. Bu konuda "Condenced Chemical Dictionary" adlı bir sözlükten çok yararlanabilirler. Bu İngilizce sözlükte her türlü kimyasalın patlayıcılığı, zehirliliği, yanıcılığı, yakıcılığı, katılaşma, ergime ve buharlaşma özellikleri, taşınma ve saklanma tedbirleri gibi her türlü bilgi vardır. Kimyasal hakkında bu tür bilgileri edinmeden hiçbir kimyasala kesinlikle el sürmesinler. Belki bu konuda Türkçe kaynak da vardır.

Lisede bayan bir kimya hocamız vardı. Bizi laboratuvara çıkardı. Hidrojen gazının yanma özelliklerini gösterecekti. Kibriti çalar çalmaz büyük bir patlama sesi?!.. Her birimiz neye uğradığımızı bilemedik... Sıraların üzerlerine kapandık. Hoca demişsin öylesine... Yerinden fırlayıp gitti... Gerçi hepimiz patlamanın şoku geçip başımızı doğrulttuğumuz zaman önemli bir şey olmadığını anladık. Hoca, kip aygıtının içindeki havanın iyice çıkmasını beklemeden kibriti çaktığı için hava ile karışık olan hidrojen gazı patlamış ve cihazın üst parçası fırlayıp gitmişti. hiçbir hasar ve zarar yoktu. Buna rağmen hoca bu denemeyi bir daha tekrarlamaya cesaret edemedi. Fakat bu güçsüz, denemeyi evde kendi laboratuvarımda yapmayı başardım ve hidrojen gazının mavi alevle yanışını gördüm.

Bu denemeyi evde yaptığımı ve başarılı olduğunu söyleyince bazı arkadaşlar biz de görelim dediler. Eve geldik. Deneme, çinko parçalarının üzerine hidroklorik asit dökülerek gerçekleştiriliyordu. Fakat benim küçük laboratuvarımda hidroklorik asit kalmamıştı. Onun yerine nitrik asit de kullanabileceğimi düşündüm. Nitrik asidi döker dökmez kırmızı-turuncu renkli bir gaz çıkmaya başladı. Hem de nasıl şiddetli çıkıyor!... Hidrojeni kokusundan tanıyordum. Bu hidrojen gazı değildi. Gaz kısa sürede odaya yayılmaya başladı. Ben içinde deneme yaptığımız serum şişesini kaptığım gibi dışarı fırladım. Arkamdan arkadaşlar... Sonradan kitapları karıştırarak öğrendik ki bu, azot monoksit gazı imiş ve zehirli imiş. Yanlış hatırlamıyorsam, iki dönem Anap Denizli milletvekilliği yapmış olan Aycan Çakıroğulları arkadaşım da orada idi. Eğer bu yazılarımı okursa olayı muhakkak hatırlayacaktır.

Bir gün çalışırken yastıkların üzerine nitrik asit dökmüşüm. Farkında değilim. Olayın sonradan farkına vardım. Kurur gider diye düşündüm. Doğru... Gerçekten kurudu gitti... Ama yastıkların o kısımları delik deşik olarak!.. Annem bir iş için yukarı çıkmıştı. Bir de ne görsün, yastıklar mahvolmuş!.. Bana, haklı olarak söylemedik laf bırakmadı.