03  İleri teknoloji ürünü Episkop


Ortaokul yıllarında da, yukarıda anlattığım görüntülü aygıtlara olan merakım devam etti. Gene böyle bir görüntü makinesi, episkop yaptım. Ama bu seferki daha geliştirilmiş teknoloji ürünüydü.

Bir teneke makası ve havya almış, tenekeciliği öğrenmiş ve cihazlarımı artık çelik kontrüksiyonlu olarak yapıyordum!...

Bir gün ders kitaplarından birinde bir fotoğraf makinesi şeması gördüm. Makinenin içerisi karanlık, dışarısı aydınlık... Dışarıdaki görüntü bir mercekle içeri yansıyordu. Bunun tersinin de mümkün olabileceğini düşündüm. Yani daha büyük bir aygıt yapar, dışarısı karanlık iken makinenin içini aydınlatırsak görüntü büyütülmüş olarak dışarı yansıyacaktı.

Hiç kafama bir fikir gelmişken durur muyum artık.

Hemen başına geçtim. Ve hemen tahtadan bir kutu. İçine 75 watlık bir lamba. Herhangi bir fotoğrafı arkaya yerleştiriyor, kutunun içini aydınlatınca görüntü duvara yansıyordu. Fakat aydınlanma yetersiz, görüntü zayıftı. Beni tatmin etmedi. Üstelik bir de ısınma sorunu vardı. İçerdeki lamba çok sıcaklık veriyordu.

Bu defa kalın tenekeden daha büyük bir cihaz yaptım. Su soğutmalı... Lambanın bulunduğu tarafında su gömleği var, onunla soğuyor. Resimleri alt tarafa koyuyorum. Mercek üstte. Ayna ile duvara yansıtıyorum. İçindeki lamba da 125 watlık. Üstelik lambanın arka tarafına çukur ayna konulduğundan, arkaya giden ışınlar resme yansıtılarak iki kat bir aydınlanma sağlanıyor. Bu çukur ayna da otomobil farından bozma. O zamanlarda farlar şimdiki gibi komple döküm değil. Farların içinde bakırdan yapılmış ve iç yüzü nikelajlanmış çukur aynalar kullanılıyor. İşte bunlardan biri... Fakat bulmak kolay mı? Bunu bulabilmek için Denizli'de dolaşmadığım oto tamircisi kalmadı desem yalan olmaz.

Bu cihazın resim düzeneği de daha gelişkin idi. Resimler, bir makaradan boşalıp diğer makaraya sarılan kağıt bir şerit üzerine yerleştirilmişti. Kağıt şeridin boyu, nerdeyse 10-15 metre vardı. Dolayısıyla gösteri süresi de 40-50 dakikayı buluyordu.

Sevgili okuyucularım,

Benim ortaokul yıllarında kendi imkânlarımla yapmayı başardığım bu makinenin bir benzeri, üniversiteye gittiğim zaman, fakülte sıralarında epidiyaskop olarak karşıma çıktı. Hocalar kitaplardaki resimleri bu cihazla duvara yansıtarak ders yapıyorlardı. Tek farkı, slayt gösterisi için ilave bir kısmın bulunmasıydı. Ve devletimiz bu cihazları büyük paralar ödeyerek Doğu Almanya, Polonya gibi ülkelerden satın almıştı.